Metaverse evrenleri nereye doğru genişliyor?

P2E (Play to Earn) oyunların arkasındaki ekonomik model gerçekten sürdürülebilir mi? Bu oyunları oynamak ne kadar eğlenceli? Metaverse evrenleri nasıl bir toplum yaratıyor? Bunlar şimdiden sorgulamamız gereken konular.
Metaverse evrenleri nereye doğru genişliyor?

Yatırım şirketleri son aylarda yoğun bir şekilde Web3 teknolojileriyle ilgileniyor. Bir yandan a16z, Columbia ve Stanford liderliğinde kripto araştırma ekibi kurarken, diğer yandan Web3 ve oyuna odaklanan yeni fonlar açıklanıyor. Oyun şirketlerine yaptığı yatırımlar ile tanınan Foundation 9 Entertainment'ın eski CEO'su ve kurucusu Jon Goldman, Metaverse ve VR oyun girişimleri için 50 milyon dolarlık fonu Tower 26’yı duyurdu. Framework Ventures ise erken aşama Web3 girişimleri için 400 milyon dolarlık fonu FVIII’ı duyurdu. Son olarak Avalanche'nin yatırımcısı Dragonfly Capital’in 650 milyon dolarlık yeni fonunu duyurduğunu hatırlatalım.

Blockchain oyunları ve metaverse girişimlerine baktığımızda ise 2022 oyun trendlerinde, Metaverse, Blockchain ve NFT oyunlarının öne çıktığını sizlere aktarmıştık. "BGA Blockchain Game Report for 2021" raporunda yer alan bilgilere göre Blockchain tabanlı oyunlar geliştiren girişimler, 2021 yılında toplamda 4 milyar dolarlık yatırım aldı.

Blockchain Game Alliance'ın yıllık raporuna göre 2021'in üçüncü çeyreğinde bu alanda 2,32 milyar dolar gelir elde edildi. Yani ikinci çeyreğe göre gelirlerde yüzde 22'lik bir artış yaşandı. Özellikle Eylül ayında 2,5 milyar dolarlık işlem hacmine yükselen pazarda NBA Top Shot ve CryptoPunks satış rekoru kırdı.

Tüm bu ilginin merkezinde ise Play to Earn modellerini kapsayan oyun ekonomisi kurguları yatıyor. Peki Play to Earn oyunların iç yüzü nasıl? Gerçekten sürdürülebilir ve harika ekonomik modeller üzerine mi kurgulanıyor? P2E endüstrisini gelecekte neler bekliyor?

Artı ve Eksileriyle Play to Earn

Öncelikle Play to Earn (Para Kazanmak için Oyna) konseptini inceleyelim. P2E, bilgisayar oyunları oynama fikrini ticari açıdan tersine döndüren, nispeten yeni bir akım. Bu tip oyunlarda oyuncuların oyun oynamak için harcadığı emek ve zaman gerçek para ile ödüllendiriliyor. Oyuncular oyundan, NFT gibi pazar değeri olan ürünler çıkarıyor ve hem bu ürünlerin satışından, hem de oyun oynamaya devam ederek token karşılığı olarak para kazanıyorlar. Bazı durumlarda bu oyunlardan kazanılan para, o ülkedeki ortalama maaşların kat be kat üzerinde olabiliyor.

Bu tip oyunlarda oyundan çıkarılan her obje / ürün, hatta oyunu oynamanın kendisi bile paraya dönüştürülebildiği için bu oyunların asıl oynanma sebebi de doğal olarak keyif ve hoş vakit geçirmekten ziyade hırsla para kazanmaya dönüşüyor. Ana problem de burada yatıyor. Geleneksel oyunlarda sosyal değer ve oyun içinde kullanılan objelerin değeri olmak üzere 2 ana ekonomik değer bulunuyor. Sosyal değer dediğimizde, oyunu içtenlikle sevmek, arkadaşlarla paylaşmak, birlikte oynamak, oyun üzerine sohbetler, toplantılar yapmak gibi değerlerden bahsediyoruz. Oyun içi objelerin değeri dediğimizde ise, adından da anlaşılacağı gibi elmaslar, kılıçlar, kartlar vb. oyun oynamayı daha keyifli hale getiren veya kazanmayı kolaylaştıran (bazı durumlarda kazanmak için mecburi olan) değerleri kastediyoruz. NFT oyunları çoğunlukla bu ikincisine odaklanıyor. Oysa sosyal değere de eşit oranda odaklanılsa çok daha başarılı olabilirler.

Oyun ekonomisi modelleri

Oyun oynamanın amacı geleneksel anlamda keyif almak ve eğlenmektir; para kazanmak değil. Oyunu oynamak isteyenler bunun için para ödeyip oyunu satın alırlar ve karşılığında eğlenir, hoş vakit geçirirler. Hatta bazı oyunlarda diğer oyuncularla sosyalleşilir. Aslında oyundan para kazanmanın yanlış bir yanı olmadığı gibi bu yeni bir konsept de sayılmaz. Bundan 20 yıl önce de -her ne kadar oyun geliştiricilerinin onaylamadığı, hatta önlemek istediği bir eylem olsa da- oyun karakterleri, oyun paraları, elmaslar, oyun içi objeler, silahlar oyun dışı piyasalarda alınıp satılıyordu.

Bir piyasada az sayıda çok iyi oyuncunun, ellerindeki değerli objeleri, avatarları veya oyun içi paraları çoğunluğa sattığı bir senaryo sürdürülebilir bir ekonomiye örnektir. Bu senaryoda talep arz karşısında sıkışmaz. Çünkü oyunda öne geçmek isteyen veya havalı bir avatara sahip olmak isteyen oyuncular, bunlara para ödeyip sahip olabilir. Buradaki alışverişin keyfe keder olduğunun altını çizelim. Arzın talep karşısında sıkışıp sıkışmaması ise önemli değildir çünkü oyun bu dinamikten bağımsızdır. Her ne kadar oyuncular parayı oyun geliştiricileri yerine başka oyunculara veriyor olsa da; ekonomik sürdürülebilirlik açısından değişen bir şey olmuyor. Bu senaryoda arz ve talep dengesi iyi çalışıyor.

Asıl sorun, bir oyun bütün amacını bu satışa odakladığında meydana geliyor. Bütün oyuncular oyun içi objeleri satmaya çalıştığında, bu belki de Oriflame ya da Amway’den tanıdığımız piramit şemalı ekonomiye dönüşüyor. Bu tip ekonominin süreklilik arz edebilmesi için alttan sürekli yeni girişler olması gerekiyor. Önce girenler pastanın en büyük payını alırken, her yeni giren daha az pay alıyor. Bu da arz talep dengesini bozuyor. Oyuna, daha az kazanca razı olan daha çok yeni oyuncu girmediğinde oyuncular ellerindeki objeleri kime satacak? Böyle bir ekonomik senaryoda yeteri kadar yeni giriş olmadığında (ve bir noktada da olmayacaktır) ekonomi çöker.

Play to Earn nasıl bir toplum yaratıyor?

Şimdi başka bir senaryo düşünelim. Diyelim ki oyunda ne üretirseniz almaya söz vermiş bir balina var. (Bir balina neredeyse sınırsız kaynağı olan yatırımcılara denir. Balinalar borsada yüksek hacimli alım satımlar yaparak emtianın fiyatında ciddi değişikliklere sebep olacak güçtedir.) Bu, arz talep dengesindeki problemi çözerdi. Bu senaryoda bütün oyuncular bu balina için çalışıyor. Dikkat ederseniz ‘çalışıyor’ dedim. Bu artık, belki milyonlarca oyuncunun işi haline gelir. Peki bu arz ve talebin sorunsuzca dengede olduğu senaryoda milyonlarca insan ne yaparak hayatını idame ettirecek parayı kazanıyor? Sadece ekranda bazı yerlere tıklayarak! Bu para kazanmak için oldukça enteresan, hatta eğlenceli bir yol gibi görünse de; bu insanlar bu işi yaparken ne bir uzmanlık ne bir yetenek ne de üretkenlik kullanıyor. Ne ekonomiye ne topluma ne de kendisine yaptığı reel bir katkı yok. Peki bu durumda metaverse ya da P2E oyunlar nasıl bir toplum yaratmış oluyor?

Oyun oynayarak para kazanma fikrini ilk duyduğumda oldukça heyecanlanmıştım ve gözümde şöyle bir gelecek canlanmıştı: İşe gidip gelmeye gerek yok, üstelik oyun oynuyorum diye artık suçlu hissetmem de gerekmiyor! ‘Yeter oynadın artık, kalk da işe yarar bir şeyler yap!’ tarzında serzenişlere maruz kalmamak ne harika olacaktı. Çünkü nihayetinde ‘çalışıyoruz şurada!’

Peki çalışırken keyif alıyor muyuz? Açık söyleyeyim P2E’in bu noktaya geleceğini ön görememiştim.

Oyun oynarken neden keyif almayalım ki?

Axie Infinity tam olarak yukarıda anlattığımız gibi bir oyun. Oyuncular, birkaç dolar daha fazla kazanabilmek için uykularından ve hatta akıl sağlıklarından feragat ediyorlar. Hatta Axie topluluğu, Reddit forumunda konu hakkındaki görüşlerini detaylı bir şekilde paylaşıyor.

Scholarship (forumda da rastlayacağınız bir terim), varlıklı bir oyuncunun, kuracağı Axie takımına alacağı oyuncuların oldukça pahalı oyuna giriş bedellerini (bazen takım başına binlerce dolar) ödediği bir sistem. Bu sistemde oyuncular ve takım kurucu kazancı yarı yarıya paylaşıyorlar. Bu takımlardaki çoğu oyuncunun hayali, bir gün kendi takımını kuracak parayı kazanabilmek.

Bu oyuncuların birçoğu fakir ülkelerden geliyor. Toplamda 8 milyon hesabın yüzde 40’ı Filipinlilerden, bir kısmı da Arjantinlilerden oluşuyor. Filipinlerde yaşam maliyeti de oldukça düşük. Dolayısıyla bu bir noktada anlaşılabilir fakat gerçek bir değer üretmeyen insanlardan oluşan bu toplumlar ülkelerine nasıl katkı sağlayabilir? Hele akıl sağlıklarını satmaya değer mi? Çünkü bir anlamda bu insanlar kendilerini gerçekleştirmekten alıkonuluyorlar. Sayılar gösteriyor ki; birçok oyuncu buna değmediğini düşünmeye başladı bile.

Blockchain tabanlı oyunlar milyonlarca dolarlık yatırımlara rağmen günlük kullanıcı sayılarını iştah açıcı seviyelere çekemiyor, aksine kan kaybediyor. Son 30 günde ortalama günlük aktif kullanıcı sayıları; Axie Infinity yüzde 20’lik bir düşüşle 86bin 130’a, Sandbox yüzde 77’lik kayıpla 278’e, Decentraland ise yüzde 15’lik düşüşle 823 günlük aktif kullanıcıya geriledi. Counterstrike, PUBG, GTA gibi geleneksel popüler oyunların günlük ortalama 500 binin üzerinde aktif kullanıcıya sahip olduğu düşünülürse Metaverse oyunlarının, başlangıçta bahsini ettiğimiz yatırımlara rağmen bugünkü haliyle bu oyunlara rakip olacak kulvarda olmadığını açıkça görebiliriz.

Oyun girişimleri ekonomi kurgusunda nelere dikkat etmeli?

Axie Infinity, borsa değeri ve oyuncu sayısı açısından düşüşte. Zira Axie ekibi de bu durumun farkında ve oyunun, daha fazla organik etkileşim için geliştirilmesi gerektiğini kabul ediyor. Bunların yeterli ve yerinde olup olmayacağını bekleyip göreceğiz.

Daha iyi bir oyun ekonomisi için dikkat edilmesi gerekenler:

  • Sürdürülebilir bir ekonomik sistem yaratmak için öncelikle organik etkileşime odaklanmak gerekiyor. Yani oyuncular, bir oyunu para kazanmak için değil, oynamak istedikleri için oynamalılar. Oyundan para kazanmakta yanlış bir şey yok ancak yanlış olan bütün odağın burada olması.

  • Bir diğer sorun ise oyun içi objelerin çıkarılması ve NFT olarak satışında arz talep dengesini iyi kurgulayamamak. NFT pek tabi ki projenin bir ayağı olabilir ve olmalıdır da. NFT alıp satmak ekonominin sürekliliği ve fonlama açısından en az token kadar gerekli. Fakat oyundan para kazanmak veya oyunu kazanabilmek için NFT alıp satmak oyun içi piyasasını kısır döngüye sokuyor.

  • Oyundan kazanmanın şartı çok oynamaya değil belli bir yetenek elementi setine bağlanmalı. Çünkü çok ve/veya periyodik oynama zorunluluğu insanları istemediği veya vakti olmadığı zamanlarda da oynamaya mecbur bırakıyor. Bu da oyuncuyu belli bir noktadan sonra sıkıyor. Oysa iyi strateji kurmak, iyi el göz koordinasyonu, hızlı refleksler gibi yetenek elementlerini kullanmak insana keyif -ve başarma duygusu- veriyor.

  • P2E oyunların en sıkıntılı yanlarından biri de oyuna girmek için yüklü miktarda (birkaç yüz dolardan binlerce dolara kadar uzanan bir skalada) para ödenmesi gerektiği gerçeği. Bu da GameFi’ı ironik bir şekilde Pay to Win “(oyunu) Kazanmak için Öde” oyunlarıyla benzer dinamiğe düşürüyor. Bunun yanında birçok insanın ödeyebileceği çıtanın üzerinde olduğu için katılım az oluyor. Üstelik grafik ve 3D teknolojisi açısından en üstün geleneksel oyunlar bile 60 doları geçmezken, piksel art, 2D veya 2,5D P2E oyunların bu kadar pahalı olması, geleneksel oyunlarla karşılaştırıldığında günlük aktif kullanıcı sayısı bakımından oldukça geride kalmasını açıklıyor.

Bunların göz önünde bulundurulduğu bir modelde oyunun başarıya ulaşma olasılığı daha yüksek olabilir. Çünkü hem kullanıcı sayısı artacak hem de bu sayı sadece bir sayı olmakla kalmayıp kullanıcılar topluluğun aktif birer parçası haline gelecektir. Bu da sevdikleri bir şeyi çevrelerine anlatan insanlar topluluğu anlamına geliyor. Büyük bir topluluktan bu pozitif ilgiyi gören yatırımcılar, belki de bugün olduğundan daha büyük bir inançla bu projeleri fonlayacaktır.

Oyun endüstrisi kulvarındaki bir araştırma şirketinin, yakınlarda gerçekleşen Oyun Geliştiricileri Konferansında yaptığı açıklamaya göre çoğu stüdyo NFT’leri ve kriptoyu kodlarına bulaştırmak istemiyor. Belki modelin değişmesi büyülü bir etki yaratabilir ve dünya GameFi’a kapılarını açar!

Teknoloji dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Abonelik kaydınız başarıyla oluşturuldu.