Korkusuz

Çanakkale’de bir Alman generalin hatıraları!

Çanakkale’de bir Alman generalin hatıraları!
2 gün sonra 18 Mart !

Çanakkale zaferimizin yıldönümü...

★★★

Çanakkale bir insanlık dramıdır.

Epope’dir.

Şimdi size Çanakkale’de yaşanan bu büyük kahramanlık hikâyemizi bambaşka bir tanığın kaleminden anlatacağım.

Kalınkeser Paşa’nın hatıralarından...

★★★

Asıl ismi Hans Kannengiesser’di.

1914’te Osmanlı Ordusu’yla çalışmaya başladığında yarbay rütbesindeydi.

Türk askerleri ismini söyleyemedikleri için ona uygun bir isim bulmuşlardı:

Kalınkeser Paşa...

1. Dünya Savaşı’na girmemize yol açan ünlü Yavuz olayında Enver Paşa’nın yanında Kalınkeser Paşa da vardı.

Savaş başlayınca Kayzer 2. Wilhelm’in talimatıyla Türkiye’de kaldı.

Liman Von Sanders’ten görev istedi ve Kalınkeser Paşa’nın Çanakkale günleri başladı.

★★★

Tabii bu arada Kalınkeser Paşa ordu rütbesiyle de paşalığı hak etmişti.

Çanakkale’ye geldiğinde albaydı ama 5. Tümen’i komuta etmesi istenmişti. Ardından 9. Tümen’e gönderildi. İngiliz birliklerini ilk karşılayan ekibi komuta etti. 7 Ağustos 1915’te çatışmada yaralandı. İstanbul’a gönderildi. Alman Hastanesi’nde tedavi edildi. Gösterdiği yararlılıklardan ötürü tümgeneral rütbesiyle ödüllendirildi.

1918’de savaşın bitmesiyle ülkesine döndü.

Anılarını 1927 kitap olarak yayınlandı.

★★★

Kalınkeser Paşa’nın anılarında Türk askerlere ilişkin çok ilginç değerlendirmeler vardır. Samimi ve gerçekçidir, ama bir yandan da inanmakta güçlük çekersiniz.

“Her halükarda bir Türk’ün Doğulu karakterine dayalı bir özelliği vardır ki, kendisi bu özelliğin gerçek bir ustasıdır. Pasif direniş sanatı! Bu silahı olağanüstü bir biçimde zekice ve aynı zamanda medenice kullanmasını bilir. Soğuk Kuzey’den gelen biz Alman subaylar, sık sık şiddetli ve zor şartlarda eğitim görmüş, kurtuluş için açık, ileri görüşlü bir organizasyona ve önceden yapılmış hazırlığa bel bağlamıştık. Düşmanla yüzleştiğimizde boş yere beklemenin hatalı bir yöntem seçiminden daha fena olduğunu öğreten sahra eğitimimizin doğruluğunu görmüştük. Türkler ‘Acele işe şeytan karışır’ derken, biz Almanlar daha çok hararetli bir aceleye eğilimliydik.”

★★★

Kalınkeser Paşa bir yandan bu sakinliğe hayret ederken bir yandan da ölmekten çekinmeyen Türk askerlerine büyük saygı duyuyordu.

Gelibolu’da yaşananları özetleyen şu sözü tarihe geçmiştir.

“Türklerin kahramanlık ruhu, maddi kuvvetlere üstün gelmiştir. Gelibolu Savaşı’nın verdiği ders budur. Balkanlar’daki tek centilmen Türk’tür.”

★★★

Kalınkeser Paşa, Türk askerinin fedakârlık ve kahramanlığını bakın hangi sözlerle anlatıyor.

“Anadolulu askerin içinde egemen ruha dair çok iyi bir örnek, Mareşal’in bana anlattığı şu hadisedir. Bir sıcak temmuz günü, çadırdan çıkan Mareşal karşısında tamamen donanmış, terli ve toz içinde altı piyade gördü ve bunların arasından en yaşlısı, tercüman aracılığıyla şöyle dedi. ‘Paşa, bizim birliğimiz hiç çarpışma olmayan yukarıda, Saros Körfezi’nde. Ama bizim buradaki kardeşlerimiz ağır çarpışma halinde. Alayımızdan bizi burada ön cepheye koymasını istemek için ayrıldık.’ İstekleri kabul edildi ve kısa süre sonra, aralarından üçü çarpışmada şehit oldu. Sağ kalanlardan birinin yazdığı ve bana ulaştırmak için verdiği bir mektubu, burada aktarıyorum.

“Saygıdeğer babam ve sevgili annem,

Resmi mektup yazarı Mehmed Mustafa Çavuş bu mektubu size yazıyor...

Yazsın ki; ben iyiyim ve her şeye kadir Allah’a benim saygı duyduğum ana-babam sizlerin, kardeşlerimin ve tüm köyümüzün sağlığının iyi olması ve hastalıktan ve açlıktan korunmanız için dua ediyorum. İstanbul’dan baharda ayrıldık ve şimdi kutsal savaşa girerek denizin yanındaki Gelibolu şehrine gönderildik.

Çok saygıdeğer babam; size bu mektubu yazan Mehmet Çavuş ayağa fırladı ve bağırdı. ‘Herhalde anam beni yoldaşlarım Allah’ın en büyük takdirine katılırken ben buradaki çadırda öleyim diye karnında taşımadı. Aranızdan erkek olanlar varsa, beni izlesin’...

Liman Paşa’yı bulduk, bize bir baba gibi şefkatli davrandı, yemek verdi ve şöyle dedi. ‘Subaylarınızın izni olmadan birliğinizden ayrılmakla kötü yaptınız, ama kardeşiniz çarpışırken boş durmak istemediğiniz için cesur askerler gibi davrandınız. Bu akşam çadırımın yanında kalın, sizi düşmana karşı göndereceğim.’

Böylece bir tabura katıldık ve buradaki çoğu kardeşlerimiz Konya bölgesinden geldiğini gördük. Büyük güçlü adamlardı ve bizim dilimizi konuşmalarına rağmen onları anlamakta zorluk çektik. Ve uzağa baktığımız sırada, zaman zaman karşımızdaki siperlerden çakan ışıkları; Halifemiz’den izinsiz onun toprağına adım atmaya cesaret etmiş köpeklerin nerede yattıklarını gösteren ışıkları gördük.

Yakında tekrar sizinle olacağım ve hasadı kaldırmanıza yardım edeceğim, zira sol elimin iki parmağını kaybettiğim için yaşlı doktor bu sene yeniden savaşamayacağıma karar verdi.

Ellerinizden öpüyor ve hem size hem kardeşlerime selam ediyorum.

Sadık Oğlunuz İsmail...”

★★★

İsmail, Gelibolu’da şehit düştü.

★★★

Tüm şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.