Korkusuz

Muhalefet oligarklarının okuması gereken mektup!..

Muhalefet oligarklarının okuması gereken mektup!..
Altılı muhalefet masasının 28 Şubat Bilkent deklarasyonunu, eksiklikleri dile getirerek eleştirenlerdenim...

Özellikle, İYİ Parti’de yuvalanmış - günümüzün moda deyişiyle- oligarkların işkembelerinden çıkardıkları homurtular ta benim kulağıma kadar geldi!. Eskiden kalma hastalıkları nüks etti demek. Akıl ve hoşgörü gözüyle eleştirilere bakabilselerdi neler denildiğini çok iyi anlayabilirlerdi.

Ayrıntılarda boğulmaya gerek yok!.. İşin özünden uzaklaşmayalım. Her defasında tekrarladığım; İYİ Parti tabanının hislerini en iyi yansıttığına inandığım partinin kurucular kurulu üyesi, emekli mülki idare amiri Bilal Karaca’dan yeni bir mektup aldım. Karaca, bir tarafta benim diğer tarafta da genel eleştirilere değiniyor. Cevap hakkı kutsaldır!.. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır gezisine de denk düşen mektubu,  yerimiz elverdiği ölçüde dikkatinize sunuyorum;

“Altı muhalefet liderinin 28 Şubat’ta Bilkent Otel’den ilan ettiği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem manifestosu, Ukrayna-Rusya krizi nedeniyle kamuoyunda bütün boyutlarıyla yeterince tartışılamamış olsa da, kuzeyimizdeki savaş sıcaklığını kaybedip kanıksandığında tekrar iç siyasetin en önemli konusu haline gelecekmiş gibi görünüyor.

Gerek Bahçeli-Erdoğan cephesinden yapılan salvolardan, gerekse kendilerini muhalif olarak konumlandıran liberaller ve radikal sol kesimlerin sözde ‘yapıcı’ eleştirilerinden anlaşılmaktadır ki, tartışmaların odak noktasını HDP teşkil edecektir.

İktidar 6’lı masanın gizli ortağının HDP olduğunu, deklarasyonda bölücü tezlerin yer aldığını iddia ederken, liberaller ve sosyalistler de tam tersine HDP’nin masada olmamasını eleştirerek sözde Kürt sorununun çözümüne yönelik önerilerin neden deklarasyonda yer almadığını sorgulamaktadır. ‘Yetmez ama evet’çi’ liberaller DEVA’nın arkasına, Kandil’in bile ‘Cihangir Marjinalleri’ diyerek ‘ti’ye aldığı Marksist Kürtçüler ise CHP’nin gölgesine mevzilenmiş İYİ Parti lideri Akşener’e ateş edip duruyorlar. Her ne kadar Sn. Akşener açısından kuru gürültüden başka bir şey ifade etmese de önümüzdeki süreçte bu gürültülerin daha da artacağı anlaşılıyor.

★★★

Kürt(çü) seçmen desteği olmadan muhalefetin bu seçimi kazanamayacağı iddiasını kendilerine payanda yaparak HDP’nin masanın dışında bırakılmasını eleştiren kesimlerin niyet okuyuculuğunu yapamayız. Ancak benimsedikleri tutum ve söylemleri nedeniyle meseleye çelişkili ve sorunlu bir zaviyeden yaklaştıklarını ifade etmemiz gerekir.

Demokrasi ve özgürlük havariliğine soyunan bu kesimlerin İYİ Parti’nin HDP’ye karşı tutumunu eleştirmeden önce, bu tutuma sebebiyet veren HDP’yi sorgulamalarında, HDP’nin de kendisiyle hesaplaşarak bir özeleştiri yapmasında yarar var.

Evet; HDP Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’na göre kurulmuş ve yasaların çizdiği sınırlar içerisinde faaliyet yürütmesi gereken bir partidir.

Anayasa Mahkemesi tarafından mahkûm edilmedikçe, hukuk karşısında ‘meşru/yasal’ kabul edilmesi gereken bir tüzel kişiliktir.

Normatif hukuk bağlamında seçimlere katılabilir, TBMM’de temsil edilebilir, Meclis yönetiminde ve komisyonlarda görev alabilir, devletin makam araçlarını kullanabilir ve hatta devlet protokolünde yer bulabilir ve bulmaktadır da.

Ancak bir partinin sahip olduğu hukuki meşruiyet (yasallık) ona ‘siyasal meşruiyet’ sağlamaya yetmez. Siyasal meşruiyet, hukuki meşruiyeti/yasallığı aşan, ondan daha fazla bir durumdur. Siyasal meşruiyet için yasallık elbette gereklidir, ama yeterli değildir. Çünkü, yasallığın dayanağı Anayasa ve hukuk düzeni iken, siyasal meşruiyetin kaynağı Türk Milletinin siyasal varlığı, birlik ve bütünlüğüdür. Bu bakımdan siyasal hayatın temel aktörleri olan siyasal partiler için siyasal meşruiyet varoluşsal bir meseledir.

★★★

Hal böyle iken, Türkiye Cumhuriyetinin varlığına ve bağımsızlığına, Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, demokratik hür düzene karşı silahlı mücadele veren bir terör örgütü ile -organik bağı olmasa da- gönül bağı olan, yol ve yöntemleri farklı olsa da, amaç birliği içinde olan bir siyasi partinin millet nezdinde siyasal meşruiyetinden söz edilemez. Bu bağlamda, HDP hukuken meşru/yasal, ama siyaseten gayr-ı meşru/illegal bir siyasi partidir.

Sn. Akşener’in farklı zamanlarda yapmış olduğu farklı gibi görülen açıklamalar da bu kapsamda değerlendirilmelidir.

★★★

HDP Türkiye siyaseti ve tüm bileşenleri nezdinde kabul görmek, Türkiye Masası’nda oturmak, Türkiye’nin demokrasisine, özgürlükçü düzenine, kalkınmasına, refah ve huzuruna katkı sağlamak istiyorsa önce kendi çelişki ve sorunlarıyla cesurca yüzleşmelidir. Bir yüzü Ankara’ya dönükken diğer yüzünü Kandil’e, İmralı’ya çevirmemeli, çift kişiliklilikten ve iki yüzlülükten artık vazgeçmelidir. Bir yandan demokrasi, insan hakları hikâyeleri anlatırken, diğer yandan silahlı şiddet ve kanlı terörün değirmenine su taşımamalıdır. Bunları yapmıyor/yapamıyorsa ‘HDP bu masada niye yok.’ diye kimse Akşener’i şikâyet etmemelidir.

Malum çevrelerin anlamak istemediği nokta, Millet İttifakı’nın kurduğu 6’lı masa; amaç, yöntem ve vasıtaları ile hem hukuk düzeni hem de millet nezdinde meşru kabul edilen, bir ve bütün bir Türkiye’yi yönetmeye talip olan bir masadır. HDP elbette bu masada mevcut haliyle yer bulamayacaktır, bulmamalıdır da. Terör örgütünün siyasal iz düşümü olmadığına Türk kamuoyunu ikna edememiş bir HDP’nin oturacağı her masaya terörün gölgesi düşecek, her ittifak zehirlenecektir.

Bu nedenle, ne demokrasinin yolu Diyarbakır’dan, ne de Erdoğan ve Saray düzeninden kurtulmanın yolu böyle bir HDP’den geçer. ‘HDP olmadan Erdoğan’dan kurtulamayız’ sakızını çiğneyip duran goygoycu liberal ve eski tüfek Marksistlere Sinoplu Diyojen’in Büyük İskender’e verdiği cevabı hatırlatmakta fayda vardır: “Gölge etme başka ihsan istemem.”

★★★

Ulu Tanrı,  tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.