Korkusuz

Bir Şehzadenin Türkistan Hayali!

Bir Şehzadenin Türkistan Hayali!
Abdülkerim Efendi, II. Abdülhamid’in büyük oğlu Selim Efendi’nin oğluydu.

Önce Galatasaray’a ardından Harbiye’ye girdi.

Ancak yurtdışına çıkma emri gelince babasıyla birlikte ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Eğitimi yarım kaldı. Beyrut’ta tanıştığı olan Nimet Hanım’la evlendi. Halep’e yerleşti. Haydarabat Nizamı’nın oğluyla evli olan kuzeni Dürrüşehvar Sultan’ın da çabasıyla Haydarabat Nizamı’nın davetlisi olarak Hindistan’a gitti.

Burada gördüğü ilgiden memnundu. Asya’ya açılarak pan-islamist bir devlet kurma fikri burada aklına iyice yerleşti. Abdülkerim Efendi’nin Japonlarla da ilk teması burada kurduğu tahmin ediliyor.

Ancak bu duruma İngilizlerin kayıtsız kalması düşünülemezdi.

Abdülkerim Efendi’nin derhal Hindistan’dan sınır dışı edilmesini istediler. Dürrüşehvar Sultan engel olamadı ve Abdülkerim sınır dışı edildi.

★★★

Abdülkerim Efendi’nin Japonlarla olan asıl temasını sağlayan kişi ise Muhsin Çapanoğlu idi. (Milli Mücadele sırasındaki isyanlarıyla ünlü Yozgatlı Çapanoğlu ailesi) Muhsin Bey’le çocukluğu bir arada geçmişti.

Muhsin Çapanoğlu babasının görevi dolayısıyla sarayda şehzadelerle birlikte büyümüştü. Abdülkerim Efendi ile de dostluğu o yıllara dayanıyordu. Uzun yıllar yurtdışında gazetecilik yaptı. Paris’te kaldığı yıllarda Japonya’nın Paris Büyükelçisi’yle yakın arkadaş oldu. Şehzade Abdülkerim Efendi’yi de o tanıştırdı.

Muhsin Çapanoğlu’nun gazetecilik adı altındaki Japonya gezilerine Şehzade Abdülkerim Efendi de katıldı.

Japon yetkililerle görüştü.

Uzak Asya’da da olsa hilafeti yaşatma ve bir Türk devletinin başkanlığı hayalini Japonların da desteğiyle gerçekleşebileceğini düşünüyordu.

Hedef Doğu Türkistan’dı.

Bir yıldan beri süren ayaklanmanın başına geçmesini ve bağımsızlığını ilan edecek devletin başkanlığını üstlenmesini istediler.

★★★

Abdülkerim Efendi 1933’te yaptığı Tokyo gezisinde bu hayale tam olarak inandı. Japonlar aynı zamanda Tatar liderlerle de temaslarını sürdürüyorlardı.

Abdülkerim Efendi’nin masrafları Japonlar tarafından karşılanıyordu.

Tokyo’ya gelişi de oldukça şaşalı oldu. Şimdiden Abdülkerim Efendi’yi Doğu Türkistan tahtının yeni sahibi olarak ilan etmeye başlamışlardı.

Abdülkerim Efendi ise ihtiyatı elinden bırakmıyordu.

“Bu gezimin pan-islamizle bir alakası yoktur. Turan milletlerinden birisi olan Türk milletinden olduğum için Turancılığa muhabbetim olması tabiidir.

Doğu Türkistan’daki olaylarla hiçbir alakam yoktur.”

Durum tabii ki böyle değildi. Şehzade gücü eline alıncaya kadar ortaya çıkmak istemiyordu. Doğu Türkistan Türk-İslam Devleti Başbakanı’yla da temasları olmuştu. Başbakan Sabit Domalla’ya temsilci yollamıştı.

★★★

Ama hayal uzun sürmedi.

1934’te Çin birliklerinin saldırısıyla Doğu Türkistan düştü. 1932’de kurulan devlet ancak iki yıl yaşayabilmişti. Japonya’nın emperyalist desteğiyle de olsa Osmanlı şehzadesini başına getirerek İslam aleminin desteğini alma planları da suya düşmüştü ve Çin’in baskı dönemi başlamıştı.

Abdülkerim Efendi ise bir süre Tokyo’da kaldı.

Güvenliğini Japon muhafızlar sağladı. Yine onların yardımıyla Amerika’ya uçtu.

Ve bu hayalin sona ermesinden tam bir yıl sonra 4 Ağustos 1935 günü New York’ta kaldığı ucuz otel odasında alnından vurulmuş halde ölü olarak bulundu.

New York polisinin tutanağına göre Şehzade Abdülkerim Efendi intihar etmişti. Silahı alnına doğrultmuş ve tek atışla canına kıymıştı. Başının sağ tarafında 32 kalibrelik bir kurşun deliği vardı.

Cebinden 1 dolardan bile az bir para çıkmıştı.

Kaldığı otelin günlüğü 3 dolardı.

Otel döküntü bir haldeydi. Osmanlı Şehzadesi geç saatte otele gelmiş ve resepsiyon görevlisine sabah beşte uyandırılması talimatını vermişti. Ama sabah uyandırma telefonuna cevap vermemesi üzerine kapısı kırıldı.

Şehzadenin cansız bedeni yerde yatıyordu.

★★★

Gelelim şimdi komplo teorilerine...

İlk ihtimal polis raporunda da olduğu gibi şehzadenin intihar ettiğiydi. Bir kez daha kurduğu taht ve hilafet hayali suya düşen Abdülkerim Efendi girdiği mali bunalımın da etkisiyle intiharı seçmişti.

Bir başka ihtimal ise Çin Gizli Servisi’nin Şehzade’ye suikast düzenlediği iddiası ki buna Osmanoğlu ailesi de inanıyor. Bir de Japonların bu suikastı düzenlediği iddiası var. Bunu da dile getiren hanedan üyelerinden Orhan Osmanoğlu:

“Bir Japon’un dedemin odasından çıktığı, kattaki temizlikçiler tarafından görülmüş. Biz Hanedan üyeleri olarak inanıyoruz ki bu bir suikasttı. Dedem kukla bir kral olmak istemedi. Japonlar destekledi ama dedem kullanılmak istemedi.”

★★★

Ancak bunların dışındaki bir diğer iddiada da Tarihçi Yılmaz Öztuna, talihsiz Şehzade’nin Sovyet Gizli Servisi’nce öldürülmüş olabileceğini ileri sürmüştü.

İster intihar olsun isterse suikast... 29 yaşında ölümle tanışan bir hanedanın hayallerle başlayan ama hüsranla biten yaşam hikayesi böyle...

Ve ne yazık ki ister Amerika olsun ister Japonya olsun bir başka ülkenin etkisiyle hilafet hayali kuran bir şehzadeyi bundan başka bir son bekleyemezdi.