Koleksiyoncu Cengiz Onaran: 'Daha da beter olmamak için hatırlamalıyız'

Koleksiyoner Cengiz Onaran dünyaya bakışını, "Hatırlamak kalan bir takım şeyleri nasıl koruyabileceğimizi, kalanı sahiplenmemizi sağlayabilir" diyerek özetliyor.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Koleksiyonerlerle söyleşi serimize tüm dünyada uzun bir dönem yaygın bir hobi olan kartpostal koleksiyonu ile devam ediyoruz. Lise yıllarından beri kartpostal biriktirmeye başlayan Cengiz Onaran’ın bu tutkusu, mimarlık mesleğini seçmesiyle birlikte İzmir’deki mekanların kartpostallarını toplamaya dönüşmüş.

İlk kartpostal ve fotoğraf sergisini 1996 yılında “Geçmişten günümüze fotoğraflarla İzmir” adıyla açarak, çalışmalarını değişik temalı sergi, söyleşi ve sunumlarla sürdürmeye devam eden Onaran, 60 yıllık koleksiyon serüvenini Gazete Duvar okurları ile paylaştı.

BİRİKTİRME TUTKUSU LİSE YILLARIMDA BAŞLADI

Öncelikle merak edenler için kartpostalların tarihçesini bize kısaca anlatır mısınız?

Kartpostalların tarihçesi oldukça eski. 1893’ de Chicago’ da bir dünya sergisi açılıyor. Bu serginin sonunda Amerika Posta İdaresi’nin izniyle 1 cent değerinde kartpostallar basılıyor. Tabii bu Amerika’daki başlangıcı. Avrupa’ya geldiğimizde ise 1889-1890 seneleri arasında renkli kartpostalları görüyoruz. Bu dönemde renkli baskıların çıkmasıyla bir kartpostal çılgınlığı başlıyor. Artık herkes yakınlarına mektup yerine kartpostal atıyor. Bu durum birinci dünya savaşına kadar devam ediyor tabii. Savaşla birlikte bir süre duran bu gelenek, daha sonraki tarihlerde yeniden başlıyor.

Osmanlı Devleti ise bahsettiğim sergiye katılmış, yani kartpostal bilgisine sahip. Ancak Türkiye’de dünyadaki örnekleri gibi gelişme göstermiyor. İlk kartpostalları 1894 yılında İstanbul’da görüyoruz, onlar siyah beyaz gravür tekniğiyle çizilmiş. İstanbul’da kartpostalların fazla alıcısı bulunmadığı için Avrupa’ya gönderiliyor. Daha sonra İstanbul’da renkli kartpostal yaygınlaştıkça tarihi yerlerin fotoğrafını basarak turistlere tanıtım amaçlı veriliyor. Para, pul koleksiyonundan sonra, kartpostal koleksiyonu yayılmaya başlayınca yurt dışında bulunan Türkiye ile ilgili kartpostalları da Türkiye’ye getirmeye başlıyorlar. Bu kez Türkiye büyük bir pazar haline dönüşüyor.

Onaran 60 yıllık çalışmasını anlattı

Kartpostal biriktirmeye nasıl başladınız? Koleksiyonunuzun geçmişi ne zamana dayanıyor?

Biriktirme tutkusu bende lise yıllarımda başladı. Biz oldukça geniş bir aileyiz ve her yılbaşı ve bayramlarda bize dünya kadar kartpostal gelirdi. O zamanlar eve gelen kartpostalları biriktirmek hoşuma gidiyordu ve kartpostal da en kolay bulunan malzemeydi. Ayrım yapmadan her türlü kartpostalı biriktirmeye başlamıştım. O sıralar dedemin İzmir Atatürk heykelinin açılış töreni fotoğrafları albümünü hediye etmesi de benim koleksiyon yapma isteğimi oldukça etkiledi.

Kartpostal merakı başladığında herhangi bir ayrımım yoktu. Sadece İzmir’e ait olanları değil her türlü kartpostalı topluyordum. Yaşadığım şehirden etkilenmeye başladıktan sonra İzmir’le ilgili mekanların kartpostallarını biriktirmeye başladım. Tabii sadece mekan değil yaşamdan da bir takım kartpostallar edinmeye çalıştım. İzmir’le ilgili olmayan kartpostallar da var ben de. Ama onları koleksiyonuma katmıyorum.

Bunun dışında İzmir’deki Koleksiyon Kulübü’ne üye olmamın da bana çok büyük faydası oldu. Bu sayede oradaki diğer koleksiyonerlerin anlattıklarını dinliyor, çalışmalarını izleyip sadece toplamak değil topladığımız şeyin ne olduğunu araştırmamız gerektiğini öğreniyoruz.

İZMİR HER GEÇEN GÜN BİRAZ DAHA KİMLİĞİNİ YİTİRİYOR

Sizi sadece İzmir’le ilgili kartpostal biriktirmeye iten neydi?

Pek çok kentimiz gibi güzel İzmir’imiz her geçen gün biraz daha kimliğini yitiriyor. Göz göre göre elimizden kayıp yok oluyor. 1950’li yıllardan bu yana giderek artan iç göçler, çarpık kentleşmeler, değişen değer yargıları, yok olan kültürel kimlik ve daha pek çok nedeni var. Aslında çok yazıldı ama belli ki anlatılamadı bir türlü. Belki de sadece anlatmak yeterli olmuyor. Bir de göstermeyi deneyelim diye düşündüm neleri yitirdiğimizi. Sergilerimi de hep bu amaçla açtım. Benim yaşımda ve benden yaşça büyük olanlar yitirdiğimiz güzelliklerin büyük bir bölümünü görme şansına eriştik. Bizden sonraki nesillere çocuklarımın içine doğduğu evi, oyun oynadığı sokağı, akşamları gittiğim açık hava sinemasını, denize girdiğim ahşap iskeleyi başka nasıl anlatabilirim ki?

Kartpostalları toplarken nelere dikkat ediyorsunuz?

Eskisi ve yenisi fark etmeden İzmir’le ilgili her türlü kartpostalı biriktiriyorum. Yaklaşık 1300 tane kartpostalım var. Bunun dışında bir de fotoğraflar var. Eskiden İzmir’de sahaf yoktu ama bu tür şeyleri satan arkadaşlarımız vardı. Ben de seçiyor, alıyordum. Tabi bir süre sonra tükendi. Eskiden 1-2 liraya kartpostal alabiliyorduk. Artık ancak müzayedelere girip özel fiyat ile ediniyorsunuz. Bazen bir kartpostal 100 bin liraya satılıyor. Bulabilirseniz tabii eski kartpostallar çok değerli. Bu yüzden müzayedede gördüğüm bir kartpostalı ancak farklı bir görünüş yakalarsam alıyorum.

.

Peki, mimarlıkla koleksiyonerlik nasıl birleşti? Etkisi nasıl oldu?

Mimar olduktan sonra tabii ki daha bilinçli biriktirmeye başladım. İzmir’le ilgili kartpostallar elime geçmeye başladıkça başka türlü bakıp, semtleri, mahalleleri karşılaştırarak değerlendirme olanağını buluyorum.

Bu nedenle her önüme gelen İzmir kartpostallarını değil de İzmir’deki belirli yerlerin, belirli fotoğraflarını ya da kartpostallarını almaya çalıştım. O da belki mimar olmanın getirdiği bir ayrıcalık diyelim. Ama İzmir maalesef eski İzmir değil artık. Tamamen kişiliğini kaybetmiş bir şehir olmaya başladı.

DAHA DA BETER OLMAMAK İÇİN HATIRLAMALIYIZ!

İnsanlar mekanları neden hatırlamalı? Hatırlamak neden bu kadar önemli?

Önemli, çünkü insanlar eskileri hatırlayınca nasıl değiştiğini daha iyi anlıyor. Kartpostalların bir özelliği de o zaten. Görüyorsunuz ve “eyvah ne olmuş” diye bakıyorsunuz. Koleksiyonumda bir semtin ilk haliyle şimdiki durumu arasındaki bütün aşamaların fotoğrafları, kartpostalları var. Bu da ne olduğunu, nasıl kötüye gittiğini, nasıl bir değişime uğradığını anlatıyor. Bu çok etkili bir şey, insanlara başka türlü yani sözle anlatmak çok zor. Her sergiden sonra anı defterime yazılanlardan insanların ‘Eyvah, ne yapmışız biz!’ demeye başladığını görüyor ve farkındalık oluşturduğumu izliyorum.

Yani daha da beter olmamak için hatırlamalıyız! Hatırlamak kalan bir takım şeyleri nasıl koruyabileceğimizi, kalanı sahiplenmemizi sağlayabilir. İşte kartpostalların böyle bir etkisi var. İnsanı geçmişe götürüyor ve onu gördüğünüz zaman, nasıl kötüleştiğini, şehrin nasıl yok olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz!