Said Nursi: Boykot öyle değil böyle yapılır

Said Nursi: Boykot öyle değil böyle yapılır

"Güya boykot yapıyorsunuz" diyerek çıkışmıştı

Risale Haber-Haber Merkezi

Amerika’nın Türkiye ekonomisine saldırıları üzerine boykot çağrıları yapılmaya başlandı. Amerikan ürünlerini almamaya, satmamaya yönelik çağrılar yerli malı kullanmaya teşvik ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "ABD'nin elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız" dedi.

Boykot hadisesi zaman zaman mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde uygulanan bir yaptırım. Türkiye geçmişte başta İsrail olmak üzere bazı ülkelere boykot uygulamıştı. Osmanlı döneminde de benzer olaylar yaşanmıştı. Uygulanan ilk boykot 1908 tarihinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu mallarının satıldığı mağazalara ve hizmetlerinin verildiği kurumlara karşı gerçekleştirilmişti. 

Söz konusu boykot olayında Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin de önemli bir katkısı olmuştu. Mustafa Armağan’ın yazısından okuyalım:

“Modern zamanların en başarılı boykotu”

Osmanlı topraklarında yaşanan ilk boykot, II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra, 6 Ekim 1908’de Bosna-Hersek’i ilhak eden, yani bir oldu bittiyle topraklarına katan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu mallarının satıldığı mağazalara ve hizmetlerinin verildiği kurumlara karşı gerçekleştirilmişti.

Tam 5 ay boyunca devam etmişti Avusturya’ya olan kızgınlığımız. Nihayet 26 Şubat 1909’da hükümetin Avusturya ile 2,5 milyon Osmanlı lirası tazminat karşılığında anlaşması üzerine boykot sona erdirilmişti.[1]

Başkent İstanbul’dan start alan boykot, hızla Balkanlar, Anadolu, Suriye ve hatta o tarihte sınırlarımız dahilinde bulunan Libya’ya kadar yayılmıştı. Araştırmacı Roderick Davison Avusturya’yı ve Avusturya ile iş tutan içerideki Rum ve Ermeni tüccarlarını da sarsan [2] bu sarsıcı eylemi, “modern zamanların en başarılı boykotu” olarak nitelendirir. [3]

Avusturya boykotu ve Said Nursi

Hatta bu boykot sırasında, sayılarının yaklaşık 20 bin olduğu söylenen İstanbul’daki Kürt hamalların kritik bir rol üstlendiklerini, Bediüzzaman Said Nursi’nin onlara sakin olmalarını öğütleyen konuşmalarından biliyoruz. [4] Said Nursi, boykot sırasında yaşadıklarının bir kısmını kendisi Divân-ı Harb-i Örfî adlı risalesinde anlatmaktadır [5]. O sıcak günlerin atmosferini kendi dilinden dinleyelim:

"İstanbul’da yirmi bine yakın hemşehrilerimi, hamal ve gâfil ve safdil olduklarından, bazı particiler onları iğfâl ile vilâyât-ı Şarkiyyeyi lekedâr etmelerinden korktum. Ve hamalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları suretle Meşrutiyeti onlara telkin ettim."

Burada Meşrutiyetle birlikte geri plana itilen Padişah II. Abdülhamid’e hala bağlı oldukları anlaşılan Kürt hamallara, Meşrutiyetin neden meşru olduğuna dair aydınlatıcı bir konuşma yapan Said Nursi, başlıca düşmanlarımızın cehalet (cahillik), zaruret (fakirlik) ve ihtilaf (ayrılık) olduğunu; bu üç düşmana san’at (çalışmak), ma’rifet (bilgi) ve ittifâk (birlik) silahlarıyla mukabele edilmesi gerektiğini söylemiş, Kürtlerin hakiki kardeşleri olan Türklerle neden dost olup el ele vermeleri gerektiğini de anlatmıştır.

Bundan sonrasını yine Bediüzzaman’dan dinleyelim:

"İşte o hamalların, Avusturya’ya karşı, benim gibi bütün Avrupa’ya karşı boykotajları ve en müşevveş [karışık] ve heyecanlı zamanlarda âkılâne hareketlerinde bu nasihatin tesiri olmuştur. Padişah’a karşı irtibatlarını tâdil etmeye [yani Abdülhamid’e bağlılıklarını Meşrutiyet’e doğru yönlendirmeye- M. A.] ve boykotajlarla Avrupa’ya karşı harb-i iktisadî [ekonomik savaş] açmaya sebebiyet verdiğimden, demek cinayet ettim ki, bu belâya düştüm."

Yukarıdaki sözlerin sıkıyönetim mahkemesi huzurunda söylendiğini ve bu hamallara, aşırı hareketlere kaçmaması tavsiyesinde bulunduğu için suçlandığı savunma sırasında sarf edilmiş olduğunu hatırlatalım.

Yalnız memleketimin maddi ve manevi mamulâtını giyiyorum

Ancak bu savunmada Said Nursi’nin yine Avusturya boykotuyla ilgili bir açıklaması, özellikle zikre değer. Yukarıda alıntıladığımız metnin içerisine düşülen bir dipnot, Said Nursi’nin düşündüğü boykotun çok daha bütüncül bir tavra dayandığını ve kapsamının o zamankilerden daha geniş olduğunu gösterir. Buna göre o, yalnız Avusturya mamullerine değil, topyekün Avrupa mallarına karşıdır:

"Bediüzzaman’a zurafâdan [zarif insanlardan] biri, bir gün, irfanıyla mütenasip bir esvap [ilmine layık bir giysi] giymesi lüzumundan bahseder. Müşarünileyh de: “Siz Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz; hem onun gönderdiği kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum. Onun için yalnız memleketimin maddi ve manevi mamulâtını giyiyorum” buyurmuştur.

Said Nursi’nin bu yalnız yatıştırıcı değil, aynı zamanda boykotun çapını genişletici ve heyecandan uzak fikrî bir tavır alışa kanalize edici konuşmaları tesirini göstermiş ve boykotun önemli bir ayağını oluşturan hamallar, bütün kışkırtmalara rağmen, 1895-1896’daki Ermeni olaylarındakine[6] yahut 1955’de yaşayacağımız 6-7 Eylül olaylarındakine benzer bir taşkınlığa kalkışmamışlardır.

Bediüzzaman’ın da bozulmaması için gayret gösterdiği ağırbaşlılığın korunması ve herhangi bir taşkınlığa meydan verilmemesi sebebiyle 1908 Avusturya boykotu, aynı zamanda Osmanlıların emperyalizme karşı sivil direnişlerinin de başarılı bir sembolü olmuştur. Unutmayalım ki, çocukluğumuzda mandalina ve ceviz kokan Yerli Malları Haftası bu boykotun Cumhuriyet dönemine kalmış miraslarından biriydi!

Kaynaklar:
[1] Y. Doğan Çetinkaya, 1908 Osmanlı Boykotu: Bir Toplumsal Hareketin Analizi, İstanbul 2004, İletişim Yayınları, s. 98 ve 118.
[2] Bkz. Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, Çeviren: Yasemin Saner Gönen, İstanbul 2001, İletişim Yayınları, s. 154.
[3] Roderic H. Davison, “The Ottoman boycott of Austrian goods in 1908-9 as a diplomatic question”, Editörler: Heath W. Lowry ve Ralph S. Hattox, IIIrd Congress on the Social and Economic History of Turkey, İstanbul 1990, The Isis Press, s. 1.
[4] Şükran Vahide bu sayının daha fazla olduğunu söylüyorsa da, Bediüzzaman’ın Divan’daki ifadesiyle Kürt hamalların sayısı 20 bine yakındır. Bkz. Islam in Modern Turkey: An Intellectual Biography of Bediuzzaman Said Nursi, SUNY Press, Albany: 2005, s. 61.
[5] Bediüzzaman Said Nursi, Kaynaklı, İndeksli, Lügatli Risale-i Nur Külliyatı, cilt 2, İstanbul 1996, Nesil Basım-Yayın, s. 1921. Bir biyografisinde hamallara yaptığı konuşmanın Nutuk adlı ayrı bir eser şeklinde basıldığı belirtilmektedir. Bkz. Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Yönleriyle Bediüzzaman Said Nursi: Kronolojik Hayatı, İstanbul 1994, Yeni Asya Yayınları, s. 123.
[6] Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, c. 7, İstanbul 1978, Ötüken Yayınevi, s. 178-186.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum