Detroit: Become Human İncelemesi

"Evrende yalnız olmak ya da olmamak. İkisi de eşit derecede korkutucu." Son dönemin çok konuşulan oyununu A'dan Z'ye inceledik!

İnceleme: Detroit: Become Human

Spottaki sözün tamamı aslında şöyle: "İki olasılık var: Ya evrende yalnızız ya da değiliz. İkisi de eşit derecede dehşet verici." Arthur C.Clarke'ın bu sözü öyle korkutucu ki, Fredric Brown'ın şu cümlesiyle yarışır: "Dünyadaki son adam bir odada yalnız oturuyordu. Ve kapı çaldı..."

Evet, evrende yalnız mıyız, değil miyiz sorusundan, artık kendi "ırkımızı" yaratmanın eşiğine geldiğimiz; bir yanda korkan, endişe duyan, ancak meraklı insanoğlundan, diğer yanda "tanrıcılık" oynamaya hevesli "yaratıcıya" evrildiğimiz öyle ince bir noktadayız ki, bir adım sonrasında geri dönmek asla mümkün olmayacak.

Bu gelişim, 4,5 milyar yıllık Dünya tarihinde yalnızca bir göz kırpma anı kadar kendine yer bulan insanoğlu için olağanüstüyken, bir sonraki göz kırpma anında bu gelişiminin bizi vuran silahımız olabileceği ihtimalini düşünmek de bir o kadar ürkütücü. Stephen Hawking'in dediği gibi, "Rise of powerful AI will be either the best, or the worst thing, ever to happen to humanity." Kısacası, yapay zeka insanoğlu için ya en iyi şey, ya da en kötü şey olacak. Eh, bunu söylemek için pek tabii evrenbilimci olmaya fazla gerek yok; ortada başka bir seçenek yok çünkü. Ha, bu topa hiç girmeyebilirdik belki, fakat sanki bunun için artık geç kaldık.

Öyle ki, Detroit'te Android'ler çığırından çıkmaya başladı bile...

Bizi insan yapan şey ne?

Bizi insan yapan şey ne?

Soruyorum: Seni insan yapan şey ne? Vücudun mu, yoksa beynin mi? Bu yılın bilim kurgu dizilerinden Altered Carbon da bizi bu soruya yönelten önemli yapımlardan biri iken, Detroit: Become Human, bunun bir adım öncesini anlatıyor bizlere. Yani, henüz "hibrit insan" yaratılmamış, "henüz" insan bilinci bir Android'e aktarılmamış. Oyunda 2038 yılındayız. Androidler her yerde; bilinçleri uyanmış, seçeneklerini belirleyebilen, hatta yavaş yavaş "hissetmeye" başlayabilen makineler olarak aramızdalar. 2018 yılında, Detroit'ten sadece 20 yıl öncesinde yani günümüzde ise, bunun ilk adımlarındayız. Google IO 2018 etkinliğinde sahnelenen Google Duplex'in konuşma şekli bunun önemli bir kanıtı. Makinelerin yükselişine pek çok bilim kurgu filminde tanık olduk. Umarım sonumuz aynı olmaz.

Artık Detroit: Becoma Human'a geçmek gerekiyor farkındayım, ancak oyunun asıl işi aslında bu düşüncelere itmek. Öte yandan bir Android'i kontrol ederken de ne düşüneceğiniz çok önemli. Zira Detroit: Become Human'da o Android siz olacaksınız ve düşünceleriniz hikayaye baştan aşağı yön verecek.

Makinelerin yükselişi

Makinelerin yükselişi

Daha önce Fahrenheit, Heavy Rain ve Beyond: Two Souls gibi yapımlarıyla oyuncuların gönlüne taht kuran Quantic Dream, Detroit: Become Human ile ondan alıştığımız bir oyun stilini, bu kez farklı bir platformda sunuyor bizlere. Amaçları sadece insanlara hizmet etmek için yaratılmış olan Androidler, artık mağazalarda satın alınmayı bekliyor. Yalnızca bir akıllı telefon satın alır gibi, gidip tekno marketten bir Android siparişi verebiliyorsunuz. Kimileri ise kamu hizmetinde devlet tarafından çalıştırılıyor; temizlikçi, polis veya farklı departmanlarda görev alıyor. Öyle ki, insanlar isyanda.

Detroit'te 3 farklı alanda hizmet veren 3 farklı Android'i farklı zamanlarda kontrol ediyoruz. Oyunun başında tanıştığımız ilk Android, Connor oluyor. Özel soruşturma görevlisi Connor ile başlayan açılış sahnesi ise, bize tekrar o soruyu sordurtmak için yeterli: Yapay zeka sonumuz mu olacak?

Evet, programının dışına çıkan Androidler, Detroit'te kol geziyor. Programları dışına çıkan, sahiplerini terk eden, suça yönelen ve "aykırı" olarak isimlenen Androidlere karşı bir yandan Connor ile mücadele verirken, öte olayları aykırılardan biri de siz oluyorsunuz. Dadı Androidlerden biri olan Kara, bakmakla yükümlü olduğu çocuğu korumak için programından çıkarken, bir diğer karakteriniz Markus ise, bir nevi bu yola itiliyor ve belki de direnişçi Androidlerin ele başı oluyor. Veya olmuyor... Söylediğim gibi, Detroit: Become Human'da empati beceriniz ve düşünceleriniz neticesinde aldığınız kararlarınız oyuna yön veriyor. Bu da ilgili oyuncular için, oyunu tekrar tekrar başa sarıp oynamaları ve farklı olasılıkları değerlendirmeleri için iyi bir fırsat doğuruyor.

Kim olduğun değil, ne yaptığın önemli

Kim olduğun değil, ne yaptığın önemli

Oyunun hikayesine ilişkin pek fazla bilgi vermek istemiyorum. Ancak oyunun oynanışı ve diğer noktalar hakkında konuşabiliriz. Oyun mekanikleri pek bir kısıtlı, onu söylemek lazım. Çevrede dolaşmak ve tıpkı Heavy Rain'deki gibi gamepad'i etkin biçimde kullanarak karaktere yön vermek keyifli olabilir, fakat oyunun genel olarak ağır temposu ve sinematiklerin yüksek oranda tutulmuş olması, bir oyundan çok bir film izliyor gibi hissettirebilir size. Tempo bazı zamanlarda yükseliyor elbette. Bu anlarda devreye giren mini oyunlar, özellikle karakteriniz ile bir bağ kurmayı da başarmışsanız, size adrenalini yüksek anlar yaşatabiliyor.

Detroit: Becoma Human, diyalog üzerine kurulu bir oyun, ancak diyaloglarda yapacağınız seçimler, sunulan kısa seçeneklerle bazen hata yapmanıza sebep olabiliyor. Öte yandan bu seçimleri yapmak için pek fazla vaktiniz de yok. Zaman sınırlaması olması ve bu sürenin çok kısa tutulması sebebiyle de hataya sürüklenmeniz an meselesi. Bu önemli, zira kurduğunuz diyaloglar tüm oyunun akışını değiştirebilecek önemde.

Grafiklerin ise takdire şayan olduğunu elbette söyleyebilirim. Quantic Dream, özellikle buna dikkat çekmek için zaten neredeyse tüm oyunu yakın planlar üzerine kurmuş. Kaldı ki, bir sinema filmi izler gibi izliyorsunuz. Keza oyunun ses tarafı da gayet başarılı. Ha, bu arada Detroit: Become Human da Türkçe alt yazı desteğine sahip bir PlayStation oyunu.

SONUÇ

SONUÇ

Detroit: Become Human, düşündürücü bir konuya parmak basıyor. Bilim kurguya olan merakınız yüksekse ve hikaye tabanlı oyunlar ilginizi çekiyorsa mutlaka oynamanız gereken bir yapım olmuş. Özellikle Heavy Rain'i severek oynayanlar Detroit: Become Human'dan da büyük keyif alacaklardır. Oyun süresi için ise 20 saat civarında diyebiliriz. Fakat döndüre döndüre oynayarak süreyi uzatabilir ve sonunda farklı sonlara ulaşabilirsiniz.

Puan: 85

+ Etkileyici hikaye
+ Düşündürücü alt metin
+ Muhteşem grafik ve ses
+ Seçimlerin hikayeye etkisi
+ Türkçe altyazı desteği
- Kamera açıları darlayabiliyor
- Kısıtlı oynanış
- Diyaloglarda zaman sınırlaması

KÜNYE

Tür: Aksiyon / Macera
Platformlar: PlayStation 4
Dağıtımcı: SIEE
Geliştirici: Quantic Dream
Web: https://www.playstation.com/tr-tr/games/detroit-ps4

Okuyucu Yorumları