Şimdi, timsah gözyaşları için de günah çıkartan AB milletvekilleri ne diyor: “AB, 2017 yılı içinde 66 bin Suriyeli mülteciyi neden geri gönderdi?”
Günaydın şimdi mi aklınıza geldi. Geç kaldınız, geç… Oysa Türkiye, sadece kendi güvenliğini değil aynı zamanda DEAŞ ve PKK’ya karşı mücadelesiyle bölgenin ve AB’nin de güvenliğini “güvence” altına alıyor. Bu gerçeği AB’nin siyasi aktörleri görmese de AB halkları görüyor. Bu yüzden turizmde, Almanya’da yüzde 60’lara, İsviçre’de yüzde 80’lere varan rezervasyon artışları var.
Gerçekten de Avrupa Parlamentosu, eğer vicdanıyla hareket etseydi Suriye’de katlımlar olurken, DEAŞ ve PKK Ankara’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da bombalarla sivilleri katlederken ayağa kalkardı.
Ama kalkmadılar. Elbette, zor zamanlarda insanlığın vicdanı olacak böyle küresel kurumlara dünyanın ihtiyacı var. Ama bu ihtiyacı ne yazık ki ne BM ne de AP karşılayabiliyor.
Tam da bu noktada Avrupalı parlamenterlerin Türkiye’nin rolünü iyi okumaları gerekiyor. Türkiye, teröre karşı mücadelesiyle sivil siyaseti güçlendirirken, insani ve vicdani duruşu ve küresel kuşatmalara meydan okumasıyla yeni dünya kurumlarının da önünü açıyor.
İçe kapanan AB’nin kendi geleceği için Türkiye’yi izlemesinde yarar var.