YAZARLAR

Beş dakika hiçbir şey

Guatemala’da bir gecekondu mahallesinin giriş sokağı burası. Bir bariyer var gelene göre indirip kaldırdığın. Zenginler de sitelere güvenlik koyuyor burada mutlaka; çoğunlukta namlu uçları kesilmiş, pompalı av tüfekleriyle duruyorlar kapıda.

Silahı çıkarıp bana verdi. Geliyorum beş dakikaya, dedi. Pek bilmesem beş dakika hiçbir şey ama beş dakika bazen üç ya da dört saat kadar sürebiliyor buralarda. Ağzında mermi var mı diye baktım. Şöyle horozu bir kaldırıp indirdim filan. Tanıyorum bu silahı ama sorun başka kimseyi tanımamam. Yani kimi vuracaksın, kim seni vuracak, olmak ya da olmamak meselesi. Savaşa giderken eline tüfek tutuşturulmuş ergen er hissiyatı bu. İki sorunu oluyor insanın, ergenlik sivilceleri ve karşıdan atılan kurşunlar. İkisi de izler bırakıyor, eğer yaşarsa.

O kadar trajik bir durum yoktu aslında. Guatemala’da bir gecekondu mahallesinin giriş sokağı burası. Bir bariyer var gelene göre indirip kaldırdığın. Zenginler de sitelere güvenlik koyuyor burada mutlaka, çoğunlukta namlu uçları kesilmiş, pompalı av tüfekleriyle duruyorlar kapıda. Genellikle aynı ya da komşu gecekondudan gelen soyguncuları vursunlar diye para veriliyor onlara. İşten çıkartılırlarsa aynı sektörde kalıyorlar. Sadece taraf değiştirip soyguncu oluyorlar. İş bulduklarında yeniden güvenlik görevlisi de olabilirler tabii ki. Bir tenis maçı gibi geçiyor hayat, kanun ve suç arasında ve bu yüzden ikisi de aynı.

Bazen mahalle kavgası çıkıyor mafya arasında. Genellikle bir kamyonetle bariyeri parçalayıp içeri giriyorlar. İlk olarak bariyer yanında duranı vuruyorlar. Sonra en az iki-üç kişi vurup çıkıyorlar. Bunu niye yaptıklarını pek anlamıyorum. Soyulacak hiçbir şey yok mahallede ama pazar savaşı işte. Gidip başkasının yerinde uyuşturucu satarsan mutlaka yapıyorlar bunu ya da bir mahalledeki mafayı vurup onun yerine satış yapma hakkını elde ediyorlar. Marketing deniliyor galiba buna.

Mahalleden biri gelse en azından yanımda otursa, diye düşünüyorum. Geceleri bira içiyoruz gecekondunun sırtına kurduğu koca vadiye doğru bacaklarımızı sarkıtarak. Birkaç eski gerilla var iyi tanıdığım, onlar gelse iyi olacak ama daha çok güvenlik görevlisi olarak sitelerde çalışıyorlar. Yıkmak istedikleri eşitsizliğin kapısını beklemek ironik ama ekmek ile ironi farklı şey.

Bir kamyonet geliyor karşıdan pek hızlı değil. Bugünlerde savaş daha çok halk otobüsü hatları üzerinde dönüyor. Her üç dakikada bir halk otobüsü şoförü öldürülüyor, diye yazdı gazeteler. Kapitalizmin bu istatistik takıntısı da acayip. Ölen halk otobüsü şoförleriyle günü bölüp çarpıyorsun filan. Formül zamana bölünmüş ölü insan. Kamyonet gelip duruyor bariyerin önünde. Camları filmli tabii ki ama bütün kamyonetler burada böyle. Çift kabin kamyonet. Gölgeler dolaşıyor camının arkasında. Galiba güneş gözlükleri de var ve neden birilerini öldürecek olanlar mutlaka güneş gözlüğü takıyor. Filmlerden mi görüyorlar bunu? Katil üniforması gibi bir şey güneş gözlükleri…

Kamyonetin arka camı açılıyor, otomatik cam, yavaş ve litrelik bir bira uzatıyor silahı bırakan. Geliyorum beş dakikaya, diyor.

Beş dakika hiçbir şey…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...