ORTADOĞU VE BÖLÜCÜ KÜRTÇÜLÜK * BARZANİ’NİN 2. MAHABAD YENİLGİSİ

Çarçıra Meydanında Mahabad Cumhuriyeti’nin ilanı – 22 Ocak 1946

Mehmet Ali Güller
17 Ekim 2017
ABC Gazetesi

BARZANİ’NİN 2. MAHABAD YENİLGİSİ

Molla Mustafa Barzani’nin Genelkurmay Başkanı olduğu Mahabad Cumhuriyeti, SSCB’nin teşvikiyle 22 Ocak 1946’da İran’da kurulmuştu. Fakat 2. Dünya Savaşı sonrası Yalta anlaşması gereği SSCB İran’dan çekilince, İran Şahı hızla ve kolayca Mahabad Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmıştı.

Bu girişi, Irak Ordusu’nun hızla ve kolayca Kerkük’ü kontrol etmesine benzerliği nedeniyle yaptık. Hatta biraz ileri bir değerlendirme olarak, Irak Ordusu’nun Kerkük’te kontrolü ele geçirmesini, “Barzani’nin 2. Mahabad yenilgisi” olarak da not edebiliriz.

Zira Barzanistan’ın varlığı en önemlisi Kerkük’e bağlıdır!

AKP’NİN REFERANDUM ROLÜ

Barzani-Talabani kuvvetleri, “Kürdistan’ın bağımsızlığı Kerkük’e bağlı” gerçeği nedeniyle, IŞİD’in 9 Haziran 2014’te Musul’u işgal etmesini fırsat bilerek, bir gün sonra Kerkük’ü işgal etmişti!

Kerkük petrollerinin Kürdistan’ın bağımsızlığının ekonomik zemini olacağını bilen Barzani, o nedenle “Kerkük Kürdistan’ın kalbidir” diyordu.

Dolayısıyla Barzani’nin 25 Eylül 2017’de yaptığı bağımsızlık referandumunun Kerkük’ü işgal ettiği 10 Haziran 2014’de başladığını söyleyebiliriz. Zaten Barzani kampanyasını ilk olarak Mayıs 2015’de ABD ziyaretiyle başlatmıştı.

Barzani’yi referanduma yönelten ikinci gelişme de, AKP Hükümeti ile yaptığı ve “50 yıllık stratejik anlaşma” diye nitelediği petrol anlaşmasıydı. AKP ve Barzani, Irak’a ait olan petrolleri Kürdistan petrolüymüş gibi bir anlaşmayla birlikte satmıştı. Hâlâ süren bu ilişki nedeniyle de, fiilen AKP Hükümeti Barzani referandumunun sponsoruydu.

ABD YOKSA BAĞIMSIZLIK DA YOK!

Irak Ordusu’nun bu kadar kolay ve hızla Kerkük’ü kontrol edebilmesi iki şeye bağlı:

Birincisi, Türkiye ve İran’ın tavrı.
İkincisi ise birincisi nedeniyle ABD’nin tavırsızlığı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Kerkük’teki durumla ilgili “taraf tutmuyoruz” demesi, bölgedeki iş birliğinden kaynaklanmaktadır. Zaten ABD’nin 25 Eylül referandumunu “zamansız” bularak Barzani’den ertelemesini istemesi de yine bu bölgesel iş birliği nedeniyleydi.

Suriye’de inisiyatifi Rusya’ya kaptıran, “kara gücüm” dediği PYD/YPG ile kuzeyde hâlâ bir “Amerikan Koridoru” açamayan, Cenevre sürecinin yerini Astana sürecinin almasını engellemeyen Washington’un Irak’ta durumu kontrol edemeyeceği açıktı. Bu nedenle referandumun özüne itiraz etmemiş, fakat zamanlamasını doğru bulmamıştı.

RUSYA TÜM YUMURTALARI AYNI SEPETE KOYMUYOR

Rusya ise bölgedeki tüm meselelerde olduğu gibi, Kerkük meselesinde de yumurtaları tek sepete koymamaya dikkat ediyor.Örneğin Moskova Körfez krizinde Suudi Arabistan ve Katar’a eşit mesafede durmuş, bunun ödülünü de Riyad’a S-400 satarak almıştı.

Moskova kısmen benzer tutumu Suriye’de de sergiliyor. Türkiye’yle sahada iş birliği yapıyor olmasına rağmen PYD’yi de karşısına almıyor. PYD’nin Moskova’da ofis açmasına izin veriyor, PYD’li yetkililerle sık sık Dışişleri Bakan Yardımcısı Bogdanov aracılığıyla görüşüyor, PYD’yi Astana sürecine dahil etmeye çalışıyor vs.

Kuşkusuz bunu PYD’yi ABD’den koparabilmek ve Suriye rejimine yanaştırabilmek için yapıyor. Üstelik bunu Suriye için hazırladığı anayasa taslağında da görüldüğü gibi, gerekirse Suriye’de PYD’ye özerklik vermek pahasına yapıyor.

Moskova’nın Irak’taki tutumu da aynı. Rusya örneğin 25 Eylül referandumu konusunda çok keskin bir tavır almamış ve neredeyse tarafsızlık ilan etmişti. Fakat daha önemlisi referanduma rağmen Irak Kürdistanı ile yaptığı petrol ve gaz anlaşmalarını sürdüreceğini ilan etmişti.

Moskova, bu yaklaşımını Kerkük konusunda da sürdürdü. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kerkük’te Irak kuvvetleri ile peşmerge arasında bir çatışma yaşanmasına karşı olduklarını açıkladı!

ESAS OLAN BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ

Kuşkusuz burada önemli olan, Barzanistan’a karşı Türkiye, Irak ve İran’ın yan yana geliyor olabilmesidir. Sonucu tayin edecek olan budur.

Ancak bu iş birliğinde, AKP Hükümeti’nin varlığı nedeniyle Türkiye’nin ikircikli bir strateji izlediğini belirtmeliyiz. Erbil’e uçak seferlerini durdurmak ve ancak daha dün itibariyle hava sahasını kapatmak yetmez. Önemli olan kara sahasının, yani sınır kapısının kapatılmasıdır. Ve çok daha önemli olanı da AKP ile Barzani arasındaki petrol alışverişinin durdurulmasıdır. Ayrıca Barzani’nin ağırlıklı olarak Mersin ve Gaziantep’te bulunan şirketlerinin faaliyetlerinin dondurulmasıdır.

Bu olduğu taktirde Barzani Irak’ı bölmekten vazgeçecektir. Aksi taktirde mevcut bölgesel iş birliği sıkıntıya girer ve ABD fırsattan yararlanarak en azından kaos çıkarmaya çalışır.

Yeri gelmişken ve bitirirken belirtelim: Bölgesel iş birliğinin sağlam olabilmesi, açık ve şeffaf olmasına, özel ajandalar içermemesine ve en önemlisi Suriye’nin de dahil edilebilmesine bağlıdır!

Ankara bir an önce Şam’la anlaşmalıdır. Türk Ordusu’nun Astana anlaşması gereği başlattığı İdlib operasyonuna Suriye yönetiminden gelen itiraz, tam da bu işbirliği için bir çağrıdır aslında. Ankara bu çağrıyı değerlendirmelidir!

Mehmet Ali Güller

This entry was posted in Bölücü KÜRTÇÜLÜK, MEHMET ALİ GÜLLER, ORTADOĞU ÜLKELERİ, TERÖR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *