Kısa bir yaz hikayesi

36.İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen '93 Yazı', Frida'nın var olma çabasını anlatıyor. Filmin yönetmen koltuğunda ise Carla Simon var.

Google Haberlere Abone ol

Esra Karataş - [email protected]

DUVAR - Katalan yönetmen Carla Simon’un otobiyografik nitelikteki ilk filmi '93 Yazı / Estiu 93', 36. İstanbul Film Festivali’nde Uluslararası Altın Lale Yarışması Jüri Özel Ödülü’nü almıştı. Prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan film buradan Jüri Büyük Ödülü (Generation) En İyi İlk Film Ödülü’nü alarak döndü.

Filme konu olan karakterimiz küçük Frida ile annesini kaybettiği günlerde tanışıyoruz. Geleneksel kutlamalara denk gelen bir günde, havai fişekler eşliğinde dayısının evine uğurlanırken görüyoruz sonra. Yönetmen Carla Simon’un kamerası henüz 6 yaşında olan Frida’yı yakın takibe alıyor. Frida’yı izlerken yalnızca ona odaklanmamızı istiyor Simon, çevreyle ve diğer insanlarla çok fazla ilgilenmemizi istemiyor. Bu çekim tercihi izleyicinin Frida’yla yakınlaşmasını sağlarken, filmin ihtiyacı olan heyecanı da bu gizem sayesinde yakalıyoruz. Son derece sade ve durağan bir film olan '93 Yazı / Estiu 93', bu çekim tekniğiyle uzaklaşıyor durağanlıktan. İzleyici, film boyunca çocukların başına gelebilecek felaket hissiyle baş etmeye çalışıyor.

FRIDA'NIN VAR OLMA ÇABASI

Kaybettiklerinin acısıyla yüzleşip yeni hayatında kendine bir yer açmaya çalışan 6 yaşındaki şımartılmış bir kız çocuğunun var olma çabasına tanıklık ediyoruz. Filmin çekimleri yönetmenin 6 yaşındayken gönderildiği yerde yapılmış. Frida’nın ayrıldığı yer ile yaşamını devam ettireceği dayısının yanındaki yaşam biçiminin farklılığına işaret ediyor yönetmen. Ailesini erken kaybeden küçük kız çocuğuna hassasiyetle yaklaşan Barselona’daki akrabaları onu el üstünde tutup şımartırken, dayısının evinde bundan farklı bir tutumla karşılaşıyor.

Büyükanne onu hayata karşı dirençli tutabilmek için dualar öğretirken, dayısının evinde basit bir hayat sürülüyor. Frida bir yandan annesinin yokluğuna alışmaya çalışırken diğer yandan yeni hayatına uyum sağlaması gerekiyor. Yeni hayatın sakinleri için de bu süreç kolay değil.

. .

Dayı Esteve, eşi Marga ve 3 yaşındaki kızları Anna’dan oluşan çekirdek aile son derece minimal yaşayan sevgi dolu bir aile olarak resmedilmiş. Frida’ya hesapsızca kucak açmış olan bu aile bir armağan gibi. Ancak onlar için de bu süreç hayli zorlu bir yolculuk. Özellikle küçük Anna için.

Yeni gelen konuğu bir kız kardeş gibi kolaylıkla benimseyen Anna’nın ne kadar sevgi dolu olduğunu görüyoruz. Marga ne kadar korumacı ve kapsayıcı ise Esteve bir o kadar anlayışlı bir baba. Her ikisi de bu süreçte doğru tavır almak için samimi bir çaba sarf ediyorlar. Belki en büyük çabayı sarf eden kişi ise Anna.

Frida’nın kıskançlıkları yüzünden başı dertten kurtulmayan Anna ile Frida arasındaki ilişki filmin en sevimli, sıcak sahneleriyle anlatılıyor.

Frida’ya ilişkin yorumu büyüklerin yarım ağız konuşmalarından, kaçamak sohbetlerinden çok Anna ile oyunlarından öğreniyoruz. Bu oyunları izlemek son derece keyifli. Frida’nın süslenip, makyaj yapıp güneşlendiği sahnelerde yaptığı anne taklidi onun kafasındaki anne imajını yansıtıyor.

Anna ile evcilik oynadığı bu sahnelerde Frida’nın annesiyle ilişkilerini gözlemleme şansı buluyoruz. Filmin en güzel sahnelerinden biri, dayısının Anna ve kendisiyle dans ettiği sahne. Frida’nın asıl ihtiyacı olan aile sıcaklığını bu sahnelerdeki bakışlarından yakalayabiliyoruz. Marga’yla kurduğu ihtiyatlı ilişki filmin son sahnelerine kadar sürüyor.

Frida’nın yeni ailesiyle ilişkileri çözülme noktasına girdiğinde ise 93 yazı bitiyor ve film mükemmel bir çözülme ile final yapıyor. Carla Simon’un çok sıcak ve samimi bir filme imza attığını söylemeliyiz. Sıradaki filmlerini merakla bekleyeceğiz.

YÖNETMEN VE SENARYO: Carla Simon

OYUNCULAR: Laia Artigas, Paula Robles, Bruna Cusí, David Verdaguer, Fermi Reixach, Isabel Rocatti

YAPIM YILI: 2017