H. Nurcan YAZICI
İnsanlar ülkeleri ve gelecekleri için hayaller kurduğu müddetçe, sistemler ve ideolojiler hep siyasetin gündeminde olacak ve tartışılacaktır… Önemli olan bu tartışmalara hangi zihniyetle dâhil olduğunuz, ilkelerinize, kimliğinize ve tarihinize yakışan bir duruşla, doğru adrese karar verebilmenizdir.
Bunun ötesinde ki, sorgusuz sualsiz kabuller, sağlıksız bir davranış biçimidir ki, arkasında ciddi yetersizlik, korkaklık ve menfaat çalışmaları aranmalıdır.
Son günlerin moda tabiri ile “toplum mühendislerinin” iktidara taraf yapma adına, “algı yönetme ve toplumun bilinçaltını ele geçirme” çalışmaları, işte tam olarak böyle bir insan tipi oluşturmak içindir. Kimliksiz, idealleri olmayan, korkak, sormayan, sorgulamayan, teslimiyetçi ve itaatkâr …
Bu mühendisler toplumsal refleksleri, insanların hangi söylemlere ne tür davranış biçimi ortaya koyacağını bilerek, “yerli, milli ve manevi” söylemleri propaganda aracı olarak alabildiğince kullanmakta hiç bir sıkıntı duymamaktadırlar.
İktidarın kendine taraf yapmak, yönlendirmek ve etkilemek adına, algı yönetme çalışmalarında ki son hedef kitlesi ise TÜRK MİLLİYETÇİLERİ olmaktadır.
Sn Erdoğan’ın daha dün, “kimse bizim karşımıza Kürtlükle de Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız, Kim ki kendi ırkının…diğerlerinden üstün olduğunu iddia ediyorsa o kişi şeytanın izindedir. (18 Şubat 2013)” diyerek ayaklar altına aldığı milliyetçiliği ve önemsiz gördüğü ‘Türk’lüğü şimdilerde öne çıkarması, bir kısım TÜRK Milliyetçilerinin de, içi boşaltılmış bu söylemlerin ardından gitmesi, sadece inanmışlara zarar vermiyor, bütün bir toplumun davranış eğilimlerini MİLLİ, kültürel ve ahlaki özelliklerini zarara uğratıyor.
Bu tür samimiyetsiz ve politik hareketlerin bir adım sonrasında, ahlaki değerlerinden uzak, milli şuuru zayıflatılmış, kendi olmaktan çıkmış bir toplum ortaya çıkaracaktır. Ki, istenilen buysa eğer, yutulup yok edilmek üzere, küresel projelere yem bir ülke haline getiriliyoruz demektir.
Siz, size sunulanları sorgulamadan, aklınızı ve özgürlüğünüzü böyle bir güce teslim eden fırsatçılardan mı olmak istersiniz. Yoksa, bilgi ve tecrübelerinizden yola çıkarak, kendi kararınızın ve ahlâkınızın efendisi mi olmak istersiniz?
Böylesine önemli bir ülke meselesinde sizi değerli kılacak olan, düne kadar sizi ve ilkelerinizi yok sayanların kanatları altında yürümek değil, vatansever, milliyetçi olmanın bilinciyle, korkusuzca üstlendiğiniz ülke sorumluluğunuzdur.
Mesele, aklınıza ve vicdanınıza danışarak aldığınız karardır. Mesele Ali ya da Velinin geleceği için değil, hiç bir menfaat duygusuna kapılmadan, olabilecek bütün yalnızlıkları da göze alarak, ÜLKEN ve ÜLKÜN için elini taşın altına koyabilme cesaretini gösterebilme meselesidir.
Çocuklarınıza hatta torunlarınıza ilkeli ve demokratik bir TÜRKİYE düşlerken ve de bu düşün KAHRAMANLARINDAN ve mimarlarından olmak varken, TÜRK MİLLİYETÇİSİ olarak, ülkesini bölünmeye götürecek, ülke yönetimi “tek adam”ın inisiyatifine bırakacak hayırsız bir işin içinde olabilir misiniz?
“HAYIR” dediğinizi duyar gibiyim… Şükür!