Bizi kovup onları aldılar

Cumhuriyet Gazetesi Ege Bürosu Temsilcisi Serdar Kızık, Cumhuriyet İzmir bürosunun kapatılmasına ve gazeteden ayrılmasına ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Bizi kovup onları aldılar

Cumhuriyet Gazetesi Ege Bürosu Temsilcisi Serdar Kızık, Cumhuriyet İzmir bürosunun kapatılmasına ve gazeteden ayrılmasına ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Cemaat’in darbe girişiminin ardından ülkede, medyada ve Cumhuriyet gazetesinde yaşananlara dikkat çeken Serdar Kızık’ın yazısı şöyle:

Yok, Cemaat’in darbe girişiminin ardından, cumhurbaşkanlarından, Genelkurmay Başkan'larına, muhalefetten, akademiye, medyasından, MİT'ine, emniyetine, bürokrasiden, askerine "vay canına bunlar nerelere, nasıl gelmişler, bu kadar mı örgütlülermiş. Halka, TBMM'ye Ateş açacak kadar gözleri karamış mı... " ayaklarını yemezler...

Bal gibi biliyordunuz...

Kumpas DAVALARI, onca kitap ve makale ortada.

"Bunlar dini bütün, alnı secdeye gelen insanlar, zarar gelmez, dünyanın dört bir yanında okul açıyorlar, Türkçeyi, Türkiye'yi öğretiyorlar " dümenleri de sizin ayak oyunlarınız; dincisinden, liberaline, döneklerinden, sosyal demokrat ve demokratik solcu yönetimlere kadar...

Cemaat’in yüzünü yazdıktan sonra "ya bunların terör örgütü olduğuna inanmıyorum, onlar da değişti, biz de" yorumu ne iş?

Sahi, en başta "ne istediniz de vermedik" diyen Cumhurbaşkanı,

Başbakanlar,

Pensilvanya'da ziyaret kuyruğuna giren, "Başbakan'dan selam getirdim, bir isteğiniz, emriniz var mı" diyen Meclis Başkan'ları,

iş adamları ve örgütleri, yargıçlar, savcılar, gazeteciler...

Cemaat’i öve öve, seve seve bitiremeyen bakanlar, AKP iktidarı ,

merkez ve iktidar yandaşı medya,

siyasal İslam’dan demokrasi bekleyen, cemaatler ve tarikatları sivil toplum örgütü sayan, liberal tayfa...

Neden hala Cemaat’in darbe girişiminin dinci bir kalkışma olduğunu, siyasal İslam boyutunu, ardındaki ABD ve küresel güçlerin varlığını açık açık söyleyemiyorsunuz?

Yanıt ortada...

Korkuyorsunuz, boğazınızda düğümleniyor.

İncirlik'ten kalkan uçakların darbecilere yakıt ikmali yaptığını,

söyleyemezler...

Çünkü varlıkları, geçmişleri, aidiyetleri ve bugünkü iktidarları, bir biçimde emperyalizme, ABD'yle ilişkilidir.

“ama öyle de şimdi, başlarına gelenlerden sonda ayılmışlardır” diyenlere de keşke derim en çok, iyimserliği severim!

YEŞİLİM AMAN!

Dinci darbe girişiminin, dinci mağdurları, siyasal İslamcılar ABD'nin YEŞİL KUŞAK projesinin çocuklarıdır...

Milli sayılan Erbakan'ın eteklerinden sıyrılıp, iktidar olma uğruna küresel düzene teslim olmuşlardır.

12 EYLÜL Amerikancı faşist darbesinin ürünüdür onlar.

Amerikancı darbe, siyasal İslam’ın önünü açmıştır...

Şimdi Irak, Suriye, Arap Bahar'ı ve daha geniş ölçekte BOP'un hizmetinde görev ve yer aldıktan sonra , narkozun etkisinden ufak ufak sıyrılıp, ya da iktidarlarının geleceği için mecbur kalıp, alt perdeden itiraz etmeye kalkınca, emperyalizmin has oğlanı cemaat varken ikinci plana itildiler.

İkinci plan da gereksiz bulundu, cemaat darbesiyle yok edilmek istediler...

Aslında hedef, salt bugünkü iktidar değildi,; yıllardır dinci ve etnikçi unsurlarla, Feto ve yine Batı destekli PKK terör örgütü ve onların işbirlikçileriyle, ele geçirmeye çalıştıkları Türkiye'ydi.

Şimdi siz Feto'yu bir Zaman'lar sırtınızı dayadığınız ABD'den istiyorsunuz ya...

O bakacak, hesap kitap yapacak, vereceğini sanmıyorum ama eğer hala kullanışlı bir durumunuz yoksa, ki artık yok, bugün karnınızdan konuşmanızın da bir anlamı yok.

Bak, ABD gibi NATO müttefiklerinizden üstelik sözüm ona "solcu iktidar sahibi" Yunanistan'a helikopterle kaçan fetoculara...

Onlar bile ayak sürüyor geri vermemek için.

Bu arada eski CIA Türkiye şefinin o helikopterde olduğu haberleri çıkıyor, bilmem doğru, bilmem yanlış.

FETÖ’cü darbecilerin uçaklarına yakıt ikmali İncirlik'ten yapılmadı mı?

Amerikan görevlilerinden Türkiye'nin CIA uzmanlarından Henri Barkey, darbe gecesi İstanbul Büyükada Splendid Palace'da konuktu, neden acaba?

CIA'in eski CIA Türkiye İstasyon şefi ve Fethullah Gülen'in hamisi Graham Fuller'in işi neydi Türkiye’de?

LİBERAL İHANET!

İslamcıları geçtik, gelelim siyasal İslam’dan demokrasi uman,

Cemaat’i sivil toplum örgütü gören, aslında Ordu'da yıllardır süren Amerikan vesayetini kumpas davalarının mağduru çoğu Kemalistlerin üstüne yıkan,

“Türkiye'nin bağırsakları temizleniyor” diye, Amerikan operasyonlarına destek veren, küreselleşmeci, batı merkezlerinden fonlanan neoliberallere, kimilerine göre "sol liberallere" Soros'un çocuklarına...

Şimdi bunlar, referandumda cemaat ve AKP'nin projesine "Yetmez ama evet" diyenlerdi.

Aralarında kumpas davalarında tetikçiliğe soyunmuş, "onu da içeri alın, sakın ha bu köşedeki gazeteciyi atlamayın" diyen ihbarcılar vardı.

Yani Türkiye'yi dinci darbe girişimine sürükleyen unsurların baş mimarlarındandılar...

Yahu burası ilginç bir ülke doğrusu; siyasal literatürde kapitalist emperyalist sistemin emrinde, her daim sağcı olmuş liberaller, bu memlekette Nasıl oluyorsa sol liberal sayılıyor?

Solculuktan zerresi olmayanlar, Nasıl kendini solcu ayaklarına pazarlıyor ?

Sahi, "sol liberal" diye sahte bir kavramı bu ülkenin topraklarına nasıl getirdiler?

Aralarındaki bir zaman, Marksist, sosyalist döneklerden, ömrünün çoğunu sömürüsüz bir dünya üstüne temellendirip, bir yere gelince "bizimki boş bir hayalmiş" diyerek, , düzene teslim olanlardan ötürü mü?

Evren'e, Özal'a, Feto'ya, AKP iktidarına biat edenler mi?

LİTARETÜRE SIĞAR MI?

Ya kardeşler... sağ ve sol nasıl bir ülkede böylesine yanılsamalara yol açıyor?

Bazıları diyebilir ki, “mesele özgürlükler... liberaller her türlü özgürlüğü savunuyor..."

Ya artık neyin aşkınaysa, özgürlük meselesi sınıflı toplumlardan önce de, sağ sol ayrımına gelmeden de yok muydu?

Salt özgürlükçü olmak, yeter mi?

Hiç mi tarih bilginiz yok?

Neyse...

Bu Ukranya'da, Gürcistan'da, Arap Bahar'ında , ABD'nin Irak işgalinde, Suriye operasyonunda, yine demokrasi ayağına ! Emperyalizm patentli “turuncu darbelerle” karşı devrimlere destek verenler, ülkenin geldiği bu noktada önemli sorumluluk sahibidirler...

Şimdi hangisinin yaptıklarını örnek versem...

CUMHURİYET’İN LİBOŞLARI, DÖNEKLERİ...

En iyisi 31 yılımı verdiğim, "ince ve nazik " bir kumpasla uzaklaştırıldığınım, uzaklaşmak zorunda kaldığım Cumhuriyet Gazetesi'ndeki bazı unsurları örnek göstereyim.

Nihayetinde gazetenin ömrünün üçte birliktik dönemine tanıklık etmiş bir gazeteci olarak hakkımdır.

Bu yetmez ama evetçi tayfa, son yönetimi gazeteye iliştirilirken en üst perdeden isim isim itiraz etmiş, bunu açıkça her yerde söylemiş, baskılara ve soyutlanmaya aldırmamış, onların deyimiyle “hırçın ve asi, muhalif adam” olarak hakkımdır.

Yazacaklarımı, kim ciddiye alır, kim almaz farketmez.

Şimdi, bu dinci Cemaat-ı sivil toplum sayan, siyasal islamcılardan demokrasi uman, Zaman'ında AKP ve cemaate en büyük desteği veren, yıllar sonra "kandırılmışız" ayaklarına yatan,

FETÖ'cu darbe girişiminin ardından kimisi ABD'yi aklayan, kimisi fotonun Gazeteciler toplantılarının düzenlecisiyken, kimisi “yahu işimiz bu... MHP kongresine gidince de MHP’li mi oluyoruz” diye ucuz gazetecilik ayaklarına yatan, ya da şimdi "ben yıllardır cemaatin tehlikesine dikkat çekmiştim" diye yalan söyleyen utanmaz, omurgasız, korkak, Batı'dan ve güç odaklarından nemalanan yetmez ama evetçi takım..

Zavallısınız,acınacak haldesiniz, bataklıktasınız...

ÇIRPINANLAR...

Bataklıkta çırpınan başkaları da var.

Gazetenin künyesinde yaşını başını almış, sorumluluk sahibi, yaşamı boyu eyyamcılık yapmış, etliye sütlüye karışmayan, “aman başım ağrımasın, keyfim bozulmasın” diyen...

Bir de bu tayfayı ulusal kurtuluş savaşının sözcüsü Cumhuriye'e monte eden en, başta icra kurulu Başkan'ı ve bazı eski yazarlar...

Çevir kazı yanmasın...

Bunu gazetedeyken defalarca anlattım; “Cumhuriyet'i bir radikal, bir taraf yapmayın, onların hali malüm” diye...

Ne yaptılar?L

Liboşları Cumhuriyet'e taşıdılar.

Sonuç ve tiraj ortada.

Geçiş dönemi için monte edilen eski milliyet kadrosu istifalarla tasfiye oldu.

Bu kadroyu getiren Can'dan ses seda yok, izinde.

Tüm cumhuriyet kurumları gibi gazeteye de operasyon yapıldı.

Şimdi bir yanda liberal, yumuşak tayfa ve yazarlar, öte yanda yönetimi almak için zorlayan, haberlerde PKK teröristlerini “gerilla” diye tariflemeye çalışan, seçimlerde HDP destekçisi başka bir kesim özgürlükçüler!

Bir de işine, düzenine bakan yazarlar!

CUMHURİYET’İN İCRASI...

Daha da somutlaştırayım bir örnekle; önceden de yazmıştım, yeri geldi bir kez daha altını çizeyim.

1 Kasım seçimlerinin ardından "bu sonuçtan siz de sorumlusunuz yetmez ama evetçiler, neo liberaller, dönek solcular” diye.

Ardından, Cumhuriyet İcra Kurul Başkanı "Ege temsilcisi olarak kurumu temsil ediyorsun, bazı yazarlara sataşma, İstersen temsilcilik görevinden affını iste, köşende daha özgür yazarsın" diye mesaj atmıştı.

Yani, özgür yazmak için temsilcilikten ayrılmam gerekiyormuş!

Pabuç bırakmadım tabi ki.. Hayatım boyunca bildiğim gibi yazdım. Mesajı hala saklıyorum, basın özgürlüğü müzesine vermek için...

Sonra ne oldu, iki ayın ardından.

Üç kişilik icra kurulunun iki imzasıyla küçültüle küçültüle 9 kişi bıraktıkları, Ege eklerini kaldırdıkları, Cumhuriyet Ege bürosunu "ekonomik gerekçelerle" kapattılar.

2016 yılbaşında işsiz kaldı insanlar.

YALAN VE GERÇEKLER…

Ekonomik gerekçe yalan, tasfiye esastı.

Ege bürosu zarar değil, kar ediyordu.

Gazetenin Ege ekini kapatırken de öne sürdükleri ekonomik gerekçeleri, hesapları ortaya koyarak çürütmüştüm. Kendi hesaplarını ortaya koyamadılar...

Ayrıntılarını ilerde anlatırım kapatma sürecinde "sen de istersen haftada bir gün köşe yazılarını evden yazabilirsin, maaşını da alırsın" dedi İcra kurulu Başkanı.

İzmir'e döndüm, son yazımı yazdım ve ardından elimde çıkış kağıdı, önerilerini kabul etmediğimi, Onur'umla yaşadığım süreci, terk etmeyeceğimi bildirdim.

Çıkış kağıdını imzaladım.

Ertesi gün ekonomik gerekçelerle kapattıkları 9 kişilik bürodan, üç kişiye işe dönüş çağrısı yaptılar.

Onların üçü de kabul etti, iyi mi?

Demek ki ekonomik gerekçe, hikayeymiş...

CUMHURİYETİN KURUMLARI...

Gelelim işin özüne...

El birliğiyle cumhuriyet'in bütün kurumlarını dönüştürdüler.

Anımsayın ulusal bayramlarda Anıtkabir'e gitmemek için hastalandılar!

T.C’den gıcık oldular.

Ulusal Bayram'ları, Atatürk heykellerine bile çelenk koymayı yasakladılar, unutmadım.

Ama açmazdalar şimdi. Birlik beraberlik, falan filan.

Umarım gerçek olur da, cibilliyetleri ortada, ders almışlar mıdır?

BAĞIMSIZ TÜRKİYE...

Bazıları için çok zor, biliyorum, çıkarlarını terk etmek güç.

Ancak, Cumhuriyet’in devrimci, ilerici özüne, kurucu ayarlara dönmekten başka çare yok.

Mustafa Kemal'in bağımsız Türkiye yönteminden başka çıkış yok...

BAĞIMSIZ TÜRKİYE...

Şimdi gelelim son noktaya.

Bak benim aklıma BAĞIMSIZ Türkiye deyince devrim, öncelikle Mustafa Kemal, köhne düzeni, yıkanlar, devasa emperyalist güçleri yerle bir edenler geliyor.

Hasan Tahsin geliyor örneğin.

Sonra idam sehpasında can çekiştirdiğiniz Deniz Gezmiş ve arkadaşları geliyor.

Sonra kumpas davalarıyla yaşamlarını, mesleklerini, ailelerini karattığınız, NATO'dan çıkalım diyen kumpas davaların yurtsever subayları geliyor...

Bu cumhuriyet'in özü, anti emperyalist bir devrimdir.

Dünyaya, ezilenlere, ulusal kurtuluş mücadelelerine ışık tutan örnektir.

Adı, tam bağımsız Türkiye'dir.

Siyasal İslamcılar, cemaatler, gericiler, faşistler, sağcı iktidarlar, NATO'cular, işbirlikçiler, dönekler, küreselleşmeciler, etnikçiler, ayrılıkçılar, emek ve halk düşmanlarının tarihi, ve bugünü bir biçimde emperyalizmle ilişkilidir.

Şimdi anladılar mı dersiniz?

Umarım, dilerim...

Sınırlı hayatlarımız var, geleceğimiz, çocuklarımız, bizden sonra yaşayacak sevdiklerimiz.

Güzel ve iyi bir dünya istiyoruz, hepsi bu.

Aklımla, kalbimle söylüyorum; savaşsız, sömürüsüz bir ülke ve dünya çabası, gün gelecek umut tomurcuklarıyla çiçeklenecek...

“ Görmesem de” demiyorum, görmek istiyorum...

Odatv.com

cumhuriyet gazetesi Serdar Kızık arşiv