(…) 18. yüzyıldan önce hiç kimse “kuvvetler ayrılığı” diye bir şeyden söz etmemişti. Ama şimdi, bu konuların, sorunların alfabesini sökmüş herkes, kuvvetler ayrılığı olmadan demokrasi olmayacağını bilir. Bunu Tayyip Erdoğan da bilir –ama bundan hoşlanmaz, o ayrı konu.
Türkiye’nin ya da Türkler’in bin yıllık tarihine ve tecrübelerine baktığımız zaman orada demokrasiyi uzaktan yakından andıran herhangi bir şey gözümüze çarpmıyor ama despotizmin, keyfiliğin, kıyımların ve idamların her türlüsünü görüyoruz. Bunun böyle olmasının “tek” değil ama önemli bir koşulu da bin yıllık tarihte “kuvvetler ayrılığı”nın değil, Tayyip Erdoğan’ın kullandığı deyimle, “kuvvetler uyumu”nun geçerli olmasıdır.
Erdoğan ile Davutoğlu başka birkaç konuda anlaşamıyor olsa da, “Osmanlı güzellemesi” yapmakta birleşiyorlar. Osmanlı tarihi konusunda derin bir bilgisi olduğunu sanmadığım Tayyip Erdoğan’ın bu Osmanlı sevgisinin başlıca nedeni de, zihnindeki “ideal yönetim tarzı”nın somut örneklerini orada görmesi olmalı.