“Allah’ı istiyor musunuz, istemiyor musunuz”

Eski Ahit’te… Antik Yunan’da… Roma’da… İncil’de… Erkekler yemin ederken ellerini...

Eski Ahit’te…
Antik Yunan’da…
Roma’da…
İncil’de…
Erkekler yemin ederken ellerini yumurtalarına götürüp testisleri üzerine yemin ederlerdi!
Yahudi Tekvin’de yazar; “Elimi testisime kor: Yerlerin ve göklerin tanrısı efendimizin huzurunda yemin ederim ki…”
Çünkü…
Yaşam kaynağının testis olduğuna inanılırdı. İnançlarına göre, bebek erkeğin kesesinde minyatür olarak bulunurdu. Erkek bunu kadının içine fışkırtıyordu.
Bu nedenle testisi olmadığı için kadınların ve hadımların şahitliği kabul edilmiyordu!
Yani…
Yemin meselesi önemli…
Baksanıza… Danimarkalı tarihçi Axel Olofsson, 1896’da yazdığı “Savaşlar Tarihi” kitabında, Rusların, Napolyon Ordusu’nu yenmesinin nedeni olarak testislerinin büyük olmasını gösterdi! (Niye şaşırıyorsunuz günümüz yandaş tarihçilerin yazdıkları farklı mı?)
Amerikalılar cesaretli birini överken “he has balls” (testisli) der.
Evet… Neredeyse her dilde vardır: “t.şaklı” lafı…
İncil’de açık açık yazar; “t.şakları burulmuş, s.ki kesilmiş biri kiliseye giremez.”
Protestan ahlakından önce, .mcık, s.k, g.t, osu..k gibi kelimeler ayıp sayılmazdı; kutsal kitaplarda bile açık açık yazılırdı; mahremiyet diye bir şey neredeyse yoktu.
Londra’da “.m okşama kulvarı” vardı; fahişelerin buluşma noktasına bu isim verilmişti!
Ayıp/edepsiz olan neydi bilir misiniz?
Boş yere yemin etmek!
Ortaçağ’da en kötü ve en tehlikeli olan yemin’di.
Boş yere yemin etmek, Tanrı’nın adını değersizleştirme alışkanlığı olarak görülürdü.
Tanrı, bir yalana nasıl şahit edilebilirdi?
Aziz Augustine göre, cinayetten daha kötü olan boş yere yemin etmekti!
Kuşkusuz yemin vardı ve bunlar hayati ciddiyetteydi. Çünkü, yalan yeminin cezası korkunçtu.
Zamanla…
Yemin sıradanlaştırıldı; herken yaptığının-söylediğinin doğruluğu için Tanrı adını kullanmaya başladı…

KISSINGER’IN YEMİNİ

Tarih: 22 Eylül 1973.
Henry Kissinger; sol elini İncil’in üzerine koyup, sağ elini kaldırarak yemin ederek ABD Dışişleri Bakanı olarak göreve başladı.
Bildiğiniz gibi Kissinger Yahudi’ydi.
Yorum yapmaya gerek var mı?
Bugün…
Günlük yaşamda ne çok insan Allah adını vererek yemin ediyor:
Vallahi…
Billahi…
Tallahi…
Kimbilir… Bu nedenle İslam, gerçek niyetten sizi sorumlu tutar.
“Allah’ı yeminlerinizde; iyilik etmenize, fenalıktan sakınmanıza ve insanların arasını bulmaya engel yapmayın; Allah semi’dir, alim’dir.” (Bakara 2/224)
İslam’da üç çeşit yemin vardır.
1) Yemin-i Lagv:
Bir şeyin doğru olduğu zannedilerek veya ağız alışkanlığıyla yapılan yemindir. Kur’an-ı Kerim’de, kasıtsız olarak ağızdan çıkıveren yeminlerden dolayı kişinin sorumlu tutulmayacağı bildirilmiştir.
2) Yemin-i Gamus:
Bile bile yalan yere edilen yemindir. En büyük günahlardan biridir. Bu yemin kefaretle telafi edilemez. Yalan yere yaptığı yemin sebebiyle başkasının hakkının zayi olmasına sebep olan kimse, bu zararı tazmin edip zarar verdiği kimselerden helallik istemelidir.
3) Yemin-i Mün’akide:
Mümkün olan ve geleceğe ait bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yapılan yemindir. Bir kimsenin şu işi yapacağım veya yapmayacağım diye yemin etmesi böyledir. Mutlaka Allah adı geçmelidir bu yeminde.Yeminini bozarsa kefaret öder.
Deniyor ki….
“Allah adını vererek yemin etmedikleri için çalıyorlar!”
Yahu…
Niyet çalmak ise, aç-açıkta olan birine üç kuruş yardım yaparak gönüllerini hoş tutarlar, siz hiç merak etmeyiniz! Niye vakıf kuruyorlar sanıyorsunuz! Ne diyor bu duruma; Yaşar Nuri Öztürk, “Allah ile aldatma!”
İşte…
“Çalıyor ama yapıyor” sözü de bu yozlaştırılmış kültürün sonucudur…

BENİM ÖNERİM

Meclis yemini meselesini konuşup duruyoruz.
Yemin öyle olsa ne olur böyle olsa ne olur? Ne inandırıcılığı kaldı ki?
“Allah” adı eklenmeliymiş! Her kültür hegemonyasının yaptığıdır bu. Bugün tartışılan yemini de 12 Eylül askeri darbesi dayatmadı mı?
“Allah” isminin yemine eklenmesi 12 Eylül’ün Danışma Meclisi’nde de tartışılmıştı.
Denilmişti ki, Müslüman olmayan milletvekilleri Allah üzerine nasıl yemin edecek?
Öyle ya…
AKP ve HDP’de Ermeni milletvekilleri var; mesele sadece ırki değil ki…
Gerçi…
20 Mart 1877’de açılan ilk parlamentomuz “Meclis-i Umumi” de 46 Müslüman olmayan milletvekili vardı ve hepsi Kur’an-ı Kerim’e el basarak şu yemini etti:
“Padişahıma, vatanıma ve Kanun-i Esasi hükümlerine, bana verilmiş olan vazifeye hürmet gösterip, aksine hareket etmekten sakınacağıma vallahi billahi…”
Nice yeminler edildi, nice antlar içildi.
Sonuçta… Halimiz ortada!..
“Bir yemin ettim ki dönemem” durumu hiç olmadı!
Aslında olan şudur:
Leyla Zana “gollük pası” Erdoğan’ın önüne yuvarladı.
Kuşkusuz Erdoğan golü kaçırmayacak; “TBMM yemini” Anayasa değişikliğine eklenecek. Kürt seçmenler de “ırkçı yemin değişiyor” diye Erdoğan’a başkanlık yolunu açacak oyu verecek.
Mesele budur. Anayasa’yı yıkmak isteyenler “Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağım” diye niye yemin etsin?
Başkanlık rejimi referandumunda halka soracaklar:
- “Yemine Allah adı konsun mu?”
- “Allah’ı istiyor musunuz, istemiyor musunuz?”
Mesele başka anlamadınız mı?..
Benim de bir önerim var.
Yemin nasıl olursa olsun bir de şu olsun:
Rönesans habercilerinden İngiliz edebiyatçı G. Chaucer (1343-1400) tarafından kaleme alınan “Canterburg Hikayeleri” adlı eserde, “Afnameci” karakteri vardır; para karşılığında günahları affeden!
Bizim dekor haline getirilen Meclis’e “yeni yemin” değil, “Afname Komisyonu” gerekiyor; yemin suçlarını affedecek!..

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Odatv.com

“Allah’ı istiyor musunuz, istemiyor musunuz” - Resim : 1

başkanlık resimi referandum yemin meclis arşiv