Çakal Carlos'tan PKK çıkışı: İhanet ettiler

Yakın tarihin önemli militanlarından “Çakal Carlos” olarak bilinen Ilich Ramirez Sanchez, Baran Dergisi'ne PKK operasyonlarını değerlendirdi....

Çakal Carlos'tan PKK çıkışı: İhanet ettiler

Yakın tarihin önemli militanlarından “Çakal Carlos” olarak bilinen Ilich Ramirez Sanchez, Baran Dergisi'ne PKK operasyonlarını değerlendirdi.

Fransa'da kaldığı cezaevinden Avukat Güven Yılmaz’a telefonla konuşan Sanchez “Türklerle Kürtlerin Savaşı Üzücü ve Aptalca” dedi.

Öcalan ve PKK’lılar dahil olmak üzere, Türkiye’ye karşı geçmişte silâhlı mücadele yürütmüş tüm grubların artık silâh bıraktıklarına dair bir anlaşma imzalar imzalamaz serbest bırakılmaları ve artık siyasî mücadeleye kanalize edilmeleri gerektiğini söyleyen Sanchez, “Gönüldaş" dediği Erdoğan”ın, bunu yaptığı takdirde, çatışmaları sonlandırmış bir cumhurbaşkanı olarak bütün geçmiş cumhurbaşkanlarından çok daha güçlü olacağını öne sürdü.

Amerikan emperyalistlerinin istihbarat servislerinin sızmasını temsil ettiğini ve Türkiye’deki rejime de büyük zarar verdiğini söylediği Gülen hareketine karşı verilen mücadeleyi de desteklediğini belirten Ilich Ramirez Sanchez, PKK'nın Suruç Katliamı sonrası iki polisi öldürmesi olayını ise "ihanet" olarak yorumladı.

Bu polislerin öldürülmesinin PKK tarafından açıkça üstlenilmesine ise anlam veremediğini; çünkü bunun Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türkiye Hükümeti’ne karşı savaş ilân etmek demek olduğunu; böyle bir üstlenme açıklaması yapmanın ya tam bir "aptallık" yahut "Kürt davasına ihanet edici bir düşman ajanlığı" olduğunu vurgulayan Sanchez, bu açıklama yüzünden bugün "Kürtlere yönelik" ağır operasyonlar başlatıldığını belirtti.

Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonlara gerekçe sunanın PKK tarafı olduğunu; bunun da sadece ABD emperyalistlerinin ve İsrail’in çıkarına olduğunu; ne Türkiye’nin, ne Erdoğan’ın, ne Öcalan’ın, ne Kürtlerin, ne solcu devrimcilerin, ne vatansever Kemalistlerin, hainler dışında kimsenin çıkarına olmadığını söyleyen Sanchez, “orada neler oluyor?” diye sordu.

İşte Baran Dergisi'nde yer alan o söyleşiden öne çıkan kısımlar şöyle:

"Nasılsınız?

(Av. Güven Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor, Carlos’a kendisinin nasıl olduğunu soruyor.)

İyiyim. Öyle sıcak değil bugün, serin. Haftalardır devam eden o berbat hava yok; düzeliyor artık…

Bana soracağınız herhangi bir soru var mı?

(Av. Yılmaz, özel bir sorusu olmadığını; ancak, Türkiye’de son yaşanan hâdiselerden, Türkiyeli bir IŞİD militanının Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde kendisini PKK sempatizanları arasında havaya uçurmasından, birçok sempatizanı bu şekilde öldürmesinden, derken PKK’nın iki polisi öldürmesinden ve peşinden PKK’ya karşı başlayan yaygın askerî operasyonlardan haberi olup olmadığını soruyor Carlos’a.)

Ha, evet, evet. Türkiye’nin demokratik hükümeti, “teröristleri” öldürüyor! Çok iyi! (Carlos’un sesinin tonunda müstehzi bir hava seziliyor.)

Bunun hakkında konuşmamı ister misiniz?

Hayatım boyunca, Kürt davasının sempatizanı oldum ben. Kürt halkı, Suriye’de, Irak’ta, İran’da, Türkiye’de ve Azerbaycan’da, bir halk olarak tanınmayı ve millî haklarını kazanmayı hakediyor. Azerbaycan, Kürtlerin hakkını tanıyor gerçi ama Azerbaycan’daki özerk cumhuriyette de gerçekten çok az sayıda Kürt yaşıyor. Onlar orada bir azınlık sadece.

Diğer yandan, Türkiye’nin de daima destekçisi olmuşumdur ben. Birleşik, güçlü, İslâmî, azınlıkların hâmisi bir Türkiye’nin destekçisi ki, dinî azınlıklara saygı gösterilmesi de İslâmî bir gelenektir zaten. Bu benim kanaatim olduğu kadar, bir prensib meselesidir de.

Kaldı ki, I. Dünya Savaşı sırasında Venezüellalı bir albay -sonra general-, gönüllü olarak Türk ordusuna katılmış, İngiliz ve Fransız emperyalistlerine karşı savaşmıştır. Tarihî olarak bilinen bir hâdisedir bu. Ben de bir Venezüellalıyım ve ülkemin geleneğini takib ediyorum bu bakımdan.

Sonuç olarak, Türklerin; güçlü ve bağımsız bir Türkiye’nin yanındayım ben. Ama aynı zamanda, Kürtlerin haklarını elde etmesinin de taraftarıyım.

Bizimle birlikte savaşan Kürt savaşçılar vardı meselâ. Filistin Halk Kurtuluş Cebhesi döneminden, Filistin davası için savaşmaktan bahsediyorum; özellikle el-Fetin bünyesinde savaşanlardan.

Nasıl savaştıklarını gördüm ben onların. Gördüğüm en cesur savaşçılardı Kürtler, Barzanîlere bağlı peşmergeler… 1970’de -Eylül sonu olsa gerek-, Ürdün’de [İsraillilere karşı] verilmişti bu savaş ve hayatımızı kurtarmışlardı Kürtler orada…

Böyle olunca, Kürtler sözkonusu olduğunda, yaptığım yorumların beni hem şahıs olarak hem de hissî olarak ilgilendiren bir niteliği vardır. Ancak, entellektüel bir bakış açısı çerçevesinde konuşmaya çalışacağım buna rağmen.

(...) Türkiye’deki Kürtlerin davasını artık savaşın olmayacağı barışçı bir yolla savunmaya çalıştığını söyleyen Carlos, ölen hiçbir Türk askerinin Kürt halkının düşmanı olmadığını, sadece bir kurban olduğunu; aynı şekilde, ölen her Kürt savaşçısının da gerçekte Türkiye’nin bir kaybı olduğunu; bu çatışmaların artık durdurulması ve Türkiye’de gelişen İslâmcı rejimin de Kürtler dahil herkesin hakkını tanıması gerektiğini ifâde ediyor…

Öcalan ve PKK’lılar dahil olmak üzere, Türkiye’ye karşı geçmişte silâhlı mücadele yürütmüş tüm grupların artık silâh bıraktıklarına dair bir anlaşma imzalar imzalamaz serbest bırakılmaları ve artık siyasî mücadeleye kanalize edilmeleri gerektiğini; “Gönüldaş Erdoğan”ın, bunu yaptığı takdirde, çatışmaları sonlandırmış bir cumhurbaşkanı olarak bütün geçmiş cumhurbaşkanlarından çok daha güçlü olacağını; Amerikan emperyalistlerinin istihbarat servislerinin sızmasını temsil eden ve Türkiye’deki rejime de büyük zarar vermiş olan Gülen hareketine karşı artık kazanmakta olduğu mücadeleyi vermekle çok iyi yaptığını; sadece bu mücadelesinin bile “Gönüldaş Erdoğan”ın, adamlarının ve destekçilerinin iyi insanlar, iyi müslümanlar, hakiki müslümanlar olduğunu ve münafık olmadıklarını isbat ettiğini; her ne kadar kendisiyle ideolojik ve politik bakımdan birçok noktada farklı olmasına rağmen, sol kanat ve dinî unsurların da etrafında buluşabileceği bazı politikaların sahibi bulunduğunu ekliyor…

Türkiye’nin ne demeye Suriye’ye yönelik saldırılara iştirak ettiğini soran Carlos, Suriye’deki müslüman olsun olmasın tüm azınlıkların haklarının eşit olarak tanınması ve saygı görmesi gerektiğini; iyi cihadçılar çoğunlukla rol oynuyor olsa da, emperyalist güçlerin desteğiyle başlatılmış bir savaşa Türkiye’nin de katılmasının yanlış olduğunu; kaldı ki, sözkonusu dürüst savaşçıların da bu savaş bahanesiyle NATO ve müttefiklerinin gerçekleştirdiği bombardımanlarda mütemadiyen katledildiğini; bunun da acayib olduğunu; gerçek cihadçıların lider tabakasının böylece yok edilmesinden sonra gelecek yeni liderler arasında düşman ajanlarının da bulunacağını ve bu yolla bölgedeki cihadçı hareketleri kontrol edebileceklerini ifâde ediyor...

Tekrar Türkiye’ye dönen Carlos, Suruç’taki –PKK çizgisindeki Kürtlerin IŞİD’in nüfuz alanındaki bölgelerde ilerleyişine misilleme olarak gerçekleştirilen- IŞİD eyleminde çok sayıda masum Kürdün öldürülmesinin hemen ardından iki polisin PKK tarafından öldürülmesini –şayet sözkonusu eylemde rolleri varsa- anlayabileceğini; ancak bu polislerin öldürülmesinin PKK tarafından açıkça üstlenilmesine ise anlam veremediğini; çünkü bunun Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türkiye Hükümeti’ne karşı savaş ilân etmek demek olduğunu; böyle bir üstlenme açıklaması yapmanın ya tam bir aptallık yahut Kürt davasına ihanet edici bir düşman ajanlığı olduğunu; hem Türkiye’nin hem de gelecekteki Kürdistan Cumhuriyeti’nin düşmanlarına hizmet etmek olduğunu; bu açıklama yüzünden bugün "Sabetayistler yahud Sabetayistlerle bağlantılı kişilerce yönlendirilen" Türkiye ordusunun kara ve hava kuvvetlerini kullanarak Kürtlere yönelik ağır operasyonlar başlattığını; bu açıdan, savaşı provoke edenin ve Türkiye’nin cevab vermesine gerekçe sunanın PKK tarafı olduğunu; bunun da sadece ABD emperyalistlerinin ve İsrail’in çıkarına olduğunu; ne Türkiye’nin, ne Erdoğan’ın, ne Öcalan’ın, ne Kürtlerin, ne solcu devrimcilerin, ne vatansever Kemalistlerin, hainler dışında kimsenin çıkarına olmadığını vurguluyor ve “orada neler oluyor?” diye soruyor…

Bu süreçte, Barzanîlerle irtibatlı olan İsrail’in de Irak’ın kuzeyinde, "Kürdistan coğrafyası"nda Mossad üsleri kurmaya devam ettiğini; yavaş yavaş Irak’a doğru ilerleyen Kürt güçlerinin ise Türk hava kuvvetlerinin bombardımanı altında etkisizleştirildiğini; buna da PKK’nın Türkiye Hükümeti’ne karşı ilân ettiği savaşın yol açtığını kızgın bir ses tonuyla ekliyor…

Yaptığı tahlillerde kendisine yardımcı olan mücadele tecrübesine sahib hayatta fazla kimse kalmamış olsa bile, bunları farketmek için dâhi olmak gerekmediğini söyleyen Carlos, Türkiye’de yaşananların çok üzücü olduğunu, sırf bu yüzden her iki taraftan binlerce masum insanın, militan veya güvenlik görevlisi sayısız insanın ölebileceğini; bu yapılanların İslâm, Arab, Türk, Kürt, Hıristiyan, Alevî, Dürzî düşmanlarına hareket alanı açtığını vurguluyor…

Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonlara bahane göstermek istemediğini belirten Carlos, “peki resmî olarak kim başlattı bunu?” diye soruyor ve emperyalistlerin ve siyonistlerin çıkarına olarak savaş ilân eden PKK’yı bu bakımdan suçluyor ve tekbir getirerek konuşmasını sonlandırıyor…"

Odatv.com

çakal carlos PKK arşiv