HDP, ‘Kürt temsiliyeti’ni TBMM’ye, Türkiye siyasetinin ‘meşru zemini’ne taşıyarak, kendisini, ‘çözüm süreci’nde ‘etkili muhatap’ konumuna getirerek, ‘Kürt sorunu’nun ‘Türkiye bütünlüğü’ içinde çözülebilirliğinin bugüne dek en somut fırsatını yaratmıştır.
Dahası, Ceylanpınar’da HPG’nin iki polisi öldürülmesini üstlenmesinin en çarpıcı siyasi sonucunun, hiç değilse PKK’nın bazı unsurlarının HDP’yi sırtından vurmak olduğunu görmemek için siyasetten hiç nasibini almamış olmak gerekir.
Nitekim, ‘Suruç Katliamı’nın doğrudan hedefi olan HDP’ye karşı, Ceylanpınar cinayetinin ve Diyarbakır’da trafik polislerinin öldürülmesi provokasyonunun hemen arkasından amansız bir ‘karalama’ ve ‘gözden düşürme’ seferberliğine, Beştepe üzerinden girişilmiştir.
‘Terör ve şiddet’ ortamından şu sıra en ziyadesiyle zarar gören siyasi çevre, HDP’dir.
Kaldı ki, ‘terör ve şiddet ile arasına mesafe koyamamak’ ile ilgili sözlerin, çok yakın zamana kadar IŞİD ile arasına mesafe koymamış olan bir ‘siyasi kadro’dan gelmesi, başlıbaşına bir ironi.