Cem Amiral'in cenazesine bir tek o komutan gelemedi

"Onun elinde kan var ölene kadar temizleyemeyecek" Müyesser Yıldız yazdı...

Merak etmeyin, Cem Aziz Çakmak gerek hapiste, gerek hasta yatağında komutanların yakalarına yapışıp, onlarla hesaplaştı. Söylenmesi gereken her şeyi söyledi yüzlerine.

İsmi lâzım değil, şimdilerin bol yıldızlı bir komutanı onları Hasdal'da ziyareti ettiğinde, Cem Amiral kumpasın TSK'daki ortaklarından birisini sordu. “Ne bileyim” dedi, o komutan. Öfkeyle ayağa fırladı, komutanın üniformasının yakasından tutup, şöyle haykırdı:

“Komutan komutan, bizim niye burada olduğumuzu biliyor musun? İşte bu üniformanın yüzünden!..”

HÜCREDE 40 YILI DÜŞÜNMEK

Kumpasla çalınan özgürlüğü küçücük bir tümörle 6 aylığına geri verildiğinde, kahroldu. Bütün arkadaşları hapisteydi. Hastaneye yattı, çünkü bir an önce iyileşip, onların yanına dönmek istiyordu.

O günlerde bol yıldızlılardan biri, hastaneye ziyaretine gidecekti, ama cesaret edemiyordu.

Haber saldılar.

Kendisine hâkim olamamaktan korktu, “Yalnız gelmesin, yanında .......... da olsun” dedi.

Bol yıldızlı komutan, onun istediği isimle ziyaretine gitti.

Gözlerinin içine baka baka, şunları söyledi:

“Siz hiç bir hücrede, '40 yıl ben neye hizmet ettim? Niye buradayım?' diye düşünmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Siz gelinlikli kızını cezaevinde karşılamanın nasıl bir duygu olduğunu hissedebilir misiniz? Evet, ben şimdi kızıma sarılabiliyorum, ama Fatih Ilgar, Tayfun Duman sarılamıyor.”

Bol yıldızlı komutanın gözleri doldu, “Halledeceğiz” diyebildi sadece.

TSK'YA 43 GÜN ÖNCEKİ MESAJI

Vefatından tam 43 gün önce, 21 Mayıs sabahı bol yıldızlı bir komutan daha ziyaret etti onu. O ziyareti duyunca, “Eyvah, Cem Amiral gidiyor demek ki” dedim içimden. Hemen aradım, niye geldiğini, ne olduğunu sordum.

Yazmama izin vermedi o gün, özellikle rica etti. Bilmem ki, şimdi yazsam kızar mı?

O ve ailesi, nezaketlerinden dolayı gelmek istemeyenleri geri çevirmez, ama hareketleri ve ses tonlarıyla belli ederdi duygularını. İstemediği biri gelmişse, “otur” demez, kısa konuşurdu. Eşi Sevgi, kızları veya kız kardeşleri ise genellikle odayı terk ederdi.

O gün de öyle oldu. Ayak üzeri 10 dakikalık bir konuşma geçti aralarında. Komutan, GATA yetkililerinden odanın eksikliklerinin giderilmesini istedikten sonra, “Pes etmek yok, direneceğiz!..” sözleriyle moral vermeye çalıştı Çakmak'lara. Cem Amiral'in şu kısa cevabı, TSK'ya mesajdan başka bir şey değildi:

“Ben ve ailem çok güçlüyüz. Direneceğiz!..”

Dayanamadı Deniz Ablası, şunu söyledi:

“Bu hastalık bize Silivri'nin hediyesidir. Kabul etmiyoruz.”

Komutan, “Evet, etmiyoruz” dedi.

“Silivri hediyesi” vurgusunun şifresini, yoğun bakımın kapısında beklerken, gerçek silah arkadaşları, “Cem'in emeklilik kararında imzası olanların hiçbirisini affetmeyeceğiz” deyince, çözdüm.

Daha mahkûm olmamışlardı. Ama 2012 Ağustos'unda tam 40 general ve amiral emekliye sevkedildi. Aralarında Cem Amiral de vardı.

Emeklilik kararının ardında Hasdal'dan Silivri'ye gönderildiler. Kanser illetine orada yakalandı. Silivri'nin şartları mâlum. Hasdal'da kalsa belki erken teşhis yapılacak ve acı sonun önüne geçilebilecekti.

Cem Amiral'in emeklilik kararında onu hastanede ziyaret eden o çok yıldızlının da imzası vardı ve o gün Deniz Ablası, kibarca bunu hatırlatmıştı işte.

SEVGİ ÇAKMAK'IN “ONUN ELİNDE KAN VAR” DEDİĞİ KOMUTAN

Cem Amiral'in ağırlaştığı önceki Cuma, eşi Sevgi Çakmak'la aramızda geçen şu konuşmayı aktarmıştım:

“Yaz Müyesser. Burada Cem değil, Ömer Diken başta olmak üzere Balyoz hakimleri, savcıları, o kararı onayanlar ve Murat Bilgel yatmalıydı. O burada yatmayı hak etmedi. Onun yerine yatması gereken o kadar çok insan var ki!..”

Balyoz hakim ve savcılarını, medyadaki destekçilerini biliyoruz da ya Murat Bilgel, o kimdi ki?

Anlattılar.

2010'da aralarında Cem Amiral'in de bulunduğu Donanma Komutanlığı'nın en kilit 3-4 ismi Beşiktaş mezbahasına çağrıldığında, onları gönderen, gayet sakin “Gidin, bir şey olmaz” diyen dönemin Donanma Komutanıydı.

Cem Amiral ve diğerlerinin emekliye sevk edildiği 2012 YAŞ'ından aylarca önce, Sevgi'nin yüzüne, “Emekli edilecekler” müjdesini(!) veren dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanıydı...

Kumpasçıları, Cem Amiral'i hapse tıktırmak kesmemişti. Bu defa malûm internet siteleriyle Sevgi Çakmak ve kızlarına iftiralara başlayınca, “Bir şeyler yapın. Bu rezaleti durdurun” ricasında bulunan Sevgi Hanıma, “Haberim yok” diyen ve parmağını oynatmayan komutandı...

İşte bu yüzden Cem Amiral ve ailesi en çok onu affetmedi.

Cem Amiral'i kaybettiğimiz gün GATA'daki tören için beklerken, Sevgi Çakmak'ın şöyle patlaması da bu yüzdendi:

“Kendisini ziyaret etmek isteyenlerden sadece Murat Bilgel'i kabul etmedi. Onun elinde Cem'in, Murat Özenalp'in kanı var. Ölene kadar da o kanı elinden temizleyemeyecek. Ne olur, benim böyle söylediğimi yaz!..”

Ve işte bu yüzden dünkü cenaze törenine gelmiş geçmiş tüm eski Donanma ve Deniz Kuvvetleri Komutanları katılırken, sadece o gelmedi, gelemedi.

Dün cenaze töreninde bir “tepki” daha yaşandı!..

Biliyorsunuz ki, “kumpas” kurulması, bir çok isim bugün bu rütbe ve görevlerde olamayacaktı.

İşte “temizlenen yollar” sayesinde “yıldızlananlar” da katıldı törene. Taziye çadırına gelip, başsağlığı dilemek istediklerinde, Sevgi Çakmak elini vermedi onlara, başını çevirdi.

KOMUTAN FARKI

Donanma'nın altın amirali için “Vefat” başlıklı kısa bir duyuru yaptı ve kuru bir mesaj yayınladı Genelkurmay...

"Emekli Tuğamiral Cem Aziz Çakmak 03 Temmuz 2015 tarihinde vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve çalışma arkadaşlarına başsağlığı dileriz" denildi.

Herkes, “Çalışma arkadaşları ne demek? Silah arkadaşlığı nereye gitti?” diye sordu cenaze töreni boyunca.

Ama bir komutan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, karacıları da havacıları da jandarmadakileri de kıskandırdı.

Cem Amiral hastanedeyken hemen her gün aradı, sordu, sık sık ziyaret etti...

Aileyi her daim sarıp, sarmaladı...

Cenaze törenine gidecekler için Ankara'dan, İstanbul'a araç kaldırttı...

Eşiyle birlikte hem cenaze törenine hem defin törenine katıldı....

Akşamına baba evinde okunan mevlütte hazır bulundu...

Kısacası her şeye rağmen denizcilerin farkını bariz bir şekilde fark ettirdi...

Maddi ve manevi en ağır bedelleri ödeyen, vefa ve vefasızlığın her türünü yaşayan Çakmak Ailesi'nin, en tepeden en aşağıya GATA kadrosu dışında sadece Bostanoğlu'nun adını anması, kapılarını ve gönüllerini sadece ona açması da bundandı.

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Müyesser Yıldız Amiral cem aziz çakmak cenaze arşiv