ABD ve İsrail sınırdaki hareketliliğin neresinde

Bölgesel olaylara bakarken biraz daha yükselerek sadece bölgeyi değil çevreyi de incelemek bilinen bir bilimsel veridir . Yani Türkiye günümüz...

ABD ve İsrail sınırdaki hareketliliğin neresinde

Bölgesel olaylara bakarken biraz daha yükselerek sadece bölgeyi değil çevreyi de incelemek bilinen bir bilimsel veridir .

Yani Türkiye günümüz dünyasında sadece sınırları ile sınırlı çizgiler ile kalabilecek durumda değildir.

Olmaması da gerekir. Kuşkusuz liderlerin yoğurt yeme usullerinin de etkinlikleri ve edinecekleri etkileşim ve sonuçlarının da bu bağlamda oldukça önemli rolü vardır. Oldukça karizmatik bir lider olan Sayın Erdoğan'ın bu fotoğraftaki yerinin önemini sanrım kime yok sayamayacaktır. Kendisini beğenen veya beğenmeyen yandaş veya muhalif kim olursa olsun onun ağzından çıkan her kelimenin Çevre ve Dünyayı nasıl etkilediğini görmezden gelemeyecektir. Günahı ile sevabı ile... (Varsa tabii).

Peki 2015 yılı itibarı ile Türkiye bu fotoğrafın neresinde duruyor ve bizi bekleyen neler var? Çevrede kimler nasıl oyunla oynuyor ve bu numaralar bizleri yani sokaktaki insanı nasıl etkileyecek? Eve götürmek zorunda olduğumuz ekmek parasına nasıl yansıyacaktır?

Esas olan Sayın Erdoğan ile Müşterek hocamız rahmetli Prof. İsmet Giritli'nin sözlerinin onunda kulaklarında olduğundan kuşkum yoktur. Rahmetli Giritli Hoca gözlerimizin içine baka baka "yarın bu sıralardan geleceğin yöneticileri bakanları başbakanları çıkacaktır. Bilesiniz ki sokaktaki insanımızı ilgilendiren kendilerini ve ülkeyi yönetecek olan partinin ambleminde hangi hayvan olduğu değildir. İster Koyun partisi olsun isterse Eşek partisi. İnsanları ilgilendirecek mesele evine ekmek götürebiliyor mu? Musluğu açtığında su var mı? Düğmeye bastığında elektrik yanıyor mu ve de yolda yürürken belediye çukurlarına düşüyor mu? Çocuğu okula giderken kurşun yağmuruna tutuluyor mu?" derdi.

Bizi ilgilendiren konu budur, sözlerinde dikkat etmeniz gereken budur.

Türkiye'ye az bir şey yukarıdan baktığımızda ise neler görüyoruz.

Sınırlarımızın çevresinde adeta bir kan çemberi var.

Suriye 'de 4 yıldır süregelen bir iç savaş. Son iki yıldır canavarlaşan ve gittikçe daha vahşi bir hal alan bir IŞİD ölüm makinesi adeta sınırlarımızda faaliyet göstermekte ve Türkiye'nin en yakın akrabaları bazen de düşmanı olan Kürtleri Suriye'de tehdit eder hale gelmektedir.Unutmamak lazım ki Suriye Kürtleri Türkiye vatandaşı Kürtlerin akrabaları olduğu gibi, Kuzey Irak Kürtlerinin de kan bağı ile yakınlığı olan ailelerin bir bölümüdür.Yani Türkiye olarak nüfusunun çok önemli bir bölümünü teşkil eden Kürt toplumunun akrabalarının katline sessiz kalmamalı, kalamayacaktır.

Keza benzer durum İsrail- Suriye sınırında yaşanmakta ve Dürzi vatandaşlarının sınır ötesi akrabalarının IŞİD tarafından katli ihtimaline karşı İsrail Devletinden müdahale talebinde bulunmaktadırlar.

Bunun yanı sıra ise Türkiye'nin Kürtler ile tarihsel bir Toprak hesabı vardır ki bu hesap ise ufal tefek -isterseniz daha büyük de diyebilirsiniz- İsrail ile Filistin arasında yaşanmakta ve ne yazık ki onlarca yıldır bu sorun halen çözülemedi. Sebeplerden biri de kendilerine "Filistinli" diyen bazı insan toplulukları bu işi silahla çözmeye çalıştı, halen de bu şekilde başaracaklarına inanalar var. Ama işe yaramadığı ortada. Keza PKK ve benzeri Kürt oluşumları terör ve silah yolu ile Türkiye karşısında zafer kazanma hülyası ile iki taraftan da binlerce ölüme sebebiyet vermişlerdir. Aynen FKÖ ve HAMAS ve benzeri türevleri gibi.

TÜRKİYE SAVAŞA GİRERSE...

Günümüz Suriye'sinde ise neredeyse 20 civarında değişik fraksiyonlar ve az ideolojik farklılıklar ile dinci ve dinsiz örgütler Beşar Esad'ı devirme peşindeler .

Bunun hemen karşısında Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan beyefendi Televizyonların karşısında ''Suriye'de bir devlet kurdurtmam hem de ne bahasına olursa olsun'' deyiverdi. Dedi de bunun yapılabilir olup olmadığını ve yapılırsa veya yapılmazsa Türkiye'ye neler getirip neler götürebileceğinin hesabının millete verilmesi gerektiğini biliyor olmamız lazım. Yani, öyle birdenbire biz savaşa gidiyoruz diyen bir kişi ile kendimizi savaşın içinde bulmalı mıyız?

1- Hiç bir devlet veya devlet lideri kafasına estiği gibi komşusunda olup bitenlere bu şekilde karışamamalıdır. Herhalde birileri gelip sorar sen bu yetkiyi nereden aldın diye. Yok Suriye'de devlet kuracak olan oluşum, kim olursa olsun, adama sormaz mı? Yahu kardeşim sen Irak Kürdistan'ının kurulmasında o kadar yardımcı oldun, o denli yakın davrandın, hatta "Kürt Açılımı" diye bir buluş ile Kürtleri de terör örgütleri olan PKK'yı geriletebilmiş biri olarak "orada bir devlet kurdurtmam" ifadeleri az bir şey havada kalıyor sanki. Evet doğrudur, ifade çok bir şey ifade etmiyor sanki ama Sayın Erdoğan'ın kişiliğini bilen herkes, hiç bir sözcüğü hesaplamadan ve kendisine ne getireceğine karar vermeden kullanmayacağını bilir diyorum.

Bu tehdidini yerine getirir demiyorum ama bir beklenti ve yarar hesabı olduğunu iddia ediyorum bu ifade ile. Ki bunu İç siyaset malzemesi olarak değerlendirmek daha doğrudur. Sayın Erdoğan iç siyaset ile dış siyaseti asla birbirinden ayırt etmemiş, ikisini harmanlayıp kullanmaktaki maharetini daima ortaya koymuştur.

ASIL SORUN ESAD DEĞİL, BÜYÜK KÜRDİSTAN

2- Suriye çevredeki en büyük sorun gibi görünse de esas meselenin Suriye ve Esad olmadığını, esas meselenin adım adım bir "Büyük Kürdistan" oluşumu olduğunu görmezden gelmememiz gerekiyor. Suriye Kürdistan'ı Yani, Kobani- Rojava bölgesi son aylarda adeta büyük bir kahramanlık örneği göstererek en eli kanlı canavar terör örgütü IŞİD veya Arapça adı ile DAEŞ'e karşı direnebilmiş kendilerini püskürtebilmiştir. Tabii eksikleri olduğu ve askeri malzeme ve silah ihtiyaçları olduğunu İsrail TV'sine bir röportaj veren Kürdistan ordusu komutanı Sirwan Barzani'nin ifadelerinden açıkça anlayabiliyoruz. İyi de kim ona silah verecek ve beklentiyi kimler ikame edecektir?

3- Dünyanın en dertli müşterek belası olan IŞİD adeta bölgedeki herkesin müşterek düşmanı iken bazı çevreler ve yakalanan MİT TIR'ları Türk yönetiminin bu desteğin arkasındaki güç olduğunu belirtmektedirler. Tırlar ve silahların gerçek olduğu her ne kadar alenen resimlenmiş olsa da nihai alıcılar halen meçhuldür. AKP yönetimi ise son alıcıların IŞİD olmadığını söylemektedirler. Aslında ne kadar inandırıcıdır, çok kuşkulu çünkü AKP'nin karnesi bu konuda oldukça zayıf. HAMAS terör örgütü ile dini sebepler ile el ele oldukları aleni iken IŞİD'e de yardım etmemiş olmaları çok olası değil sanki. Ama zaman bizlere doğruları öğretecektir.

4- Görünen odur ki Kuzey Irak'ta kurulma ihtimali doğan bir ROJAVA devleti veya adı her ne olursa olsun Türkiye açısından ilerde bunlar Türk ve Irak Kürtleri ile birleşerek Büyük Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için bela olurlar endişesi mevcuttur.

Bu endişe mevcut olsa da olayları ne şekilde olumlu ve lehte kullanılabileceğine oldukça akıllı bir kararlılık gerektiğini kabullenmek gerek. Aşırı milliyetçi ve uç tedbirlerin sayesinde ölümler ve daha fazla kan olabileceğini de kimse unutmamalıdır.

SEÇMEN KÜRT MİLLİYETÇİLERDEN KORKMADIĞINI GÖSTERDİ

5- Türkiye seçim sonuçları oldukça ilginç bir tablo ortaya koymuştur. Türk Kürtlerine en az Türk milliyetçilerine verildiği kadar hatta bire bir eşit oy verilmiştir. Yani Türk Seçmeni Kürt milliyetçiliğinden korkmadığını ve bir arada yaşamak istediğini adeta kayk'ırmıştır. Bir başka tespit ise AKP ve Erdoğan yönetiminde kurtulmak için Kürt partisine gerek olduğu ortaya çıkmıştır. Peki bu ne ifade ede r? Türkler ile Kürtlerin bir arada yaşamak gibi bir sorunları yoktur. Ta ki Türkiye Cumhuriyeti Topraklarına dokunulmasın. HDP bunu biz Türkiye partisiyiz diyerek adeta teminat altına almış olsa da Türk halkı bununla yetinmeyecek ve onun ağzından biz Türkiye'de toprak talep etmeyeceğiz ifadesini duymak isteyeceklerdir.

Kaldı ki sınır dediğin nedir ki? Avrupa sınırları kalkmadı mı? İnsanlar sadece hayali sınırlar ile yetinmiyor mu? Herkes huzur içinde bir yerden başka bir yere gidebilecekse ve sınırlar sadece haritalardaki hayali çizgiler olarak kalabilecekse ve ortada ölüm riski olmayacaksa her birimiz bu türden bir ortak yaşamı kabullenebiliriz. İsrail ile Filistin arasında bugün bile sınırlar adeta mevcut değil gibi. (Sadece gibi ama ) Ben halen umutluyum o gün gelecek diye. Pazartesi günü neredeyse tam gün Filistin şehri Kalkilya'da idim ve kimse yan gözle bakmadı. Çok da iyi ağırlandım. Haftaya da iftar'a davetliyim.

6- Kısaca ROJAVA bölgesindeki kurulma ihtimali olan Suriye Kürdistan'ının esas amacı Irak Kürdistan'ındaki ve de Suriye Kürdistan'ındaki petrolü kimseye, en önemlisi de Türkiye'ye bağımlı olmadan deniz'e Akdeniz'e ulaştırabilmektir. Irak Kürdistan'ı ile Ceyhan boru hattı aracılığı ile Akdeniz'e ulaşabilmenin bedeli hem yüksek hem de 1400 kilometre (Rakam farklı olabilir)Türk sınırlarından geçmesi lazım ve bu onlar açısında risktir. Türk yönetimi ve liderleri kendi siyasi görüşlerine göre politikalar tespit ederek bu geçişi her an köstekleyebilirler endişesini ne yazık ki gideremedik. Bazılarımız halen Musul ve Kerkük petrollerini hayali ile uyumaktan bile kendilerini men ediyorlar. Yani huzur ve barış ortamının tesis edilememesi halinde iki tarafında yönetimleri daha samimi daha ılımlı olmak zorundadırlar.

KÜRDİSTAN İSRAİL'İN UYDU DEVLETİ Mİ OLACAK

7- Kürdistan büyük veya küçük Kürdistan İsrail'in uydu devleti mi olacaktır.

Yaptığım araştırmalar sonucunda "Böyyük İsrail" palavrasının İsrail yönetimlerince vede kamuoyunun gündeminde olmadığını samimiyetle söyleyebilirim.

İsrail'e arzulanan ise şudur. Şayet bu bölgede İsrail ile dost bir Kürt devleti veya devletleri kurulacaksa buna tabii ki sıcak bakmaktadırlar. Hatta bu türden bir veya iki devlet kurulması halinde bu devleti veya devletleri İsrail olarak tanıyacaklarını Sayın Başbakan Natanyahu alenen beyan etmişti bile.Irak Kürdistan'ından iki gemi dolusu petrol alındığı haberi de Yediyot Ahronot gazetesinde manşet olmuş, ben de tercüme etmiştim. Ekonomik olarak İsrail OPEC ülkesi olmadığından istediği yerden bağımsız ve spot petrol alımı yapma hakkına sahiptir. Mesela ABD öyle bir alım yapamaz. Hal böyle iken Kürdistan'ın en rahat petrol satabileceği ülke İsrail'dir ve bu oldukça iyi bir durumdu iki ülke için. Engel olmadığı sürece bu petrolün Türkiye veya başka bir limandan sevk edilmesi İsrail'i pek fazla ilgilendirmez kuşkusuz.

Yani iki ülke arasında ekonomik menfaatlere dayalı bir iş birliği olası ve kaçınılmazdır.

Bu ilişkinin benzeri Türkiye ile Kuzey Kürdistan arasında mevcut olup Erbil Hava alanının bile Türk firması tarafından kurulduğu ve hali hazırda yaklaşık 100 bin kadar Türk vatandaşının Erbil'e yaşadığını ve ticaret yaptığını yok saymak ve Kürtler ile İsraillilerin yapabilecekleri olası ticarette İsrail'e vatan haini muamelesi yapmak abesle iştigalden ve ticari rekabetin bir parçası olduğunu anlayabilmemiz gerekir.

ABD İŞİN NERESİNDE

8- Benim acizane kuş bakışı görüşüme göre Türkiye Suriye'ye girmeyecektir. Bu söylem Meclis başkanlığı MHP'nin boş oy vererek AKP'ye desteği ile son bulmuştur. Hatta HDP veya HDP'den ayrılarak tek başına kurulabilecek bir AKP azınlık hükümetine dışarıdan destek verebilecek bağımsız milletvekillerinin oluşturulmasını temin edebilmek amacı ile sarf edilmiş iç siyaset manevrası olarak değerlendirilmesi gerekir. ABD bu işin neresinde dersek. Valla hiç bir yerinde değil derim. Ortadoğu ABD Obama yönetiminin umurunda bile değil bence. İran bile Obama lideri için baş ağrısı olmaktan öte değil.

9- İşte uzaktan görebildiğim kadarı ile iç siyaset ile dış siyasetin iç içe olduğu Türk Kürt oluşumları bu şekilde bir fotoğraf veriyor. Çok net değilse bir kaç ay içinde objektifleri temizler yeniden bakabilir yeni resimler çekebiliriz.

Rafael Sadi

Odatv.com

suriye abd israil arşiv